TÜRKİYE BİR SÖMÜRGE ÜLKESİMİ UYGULANAN EKONOMİK MODEL SÖMÜRGE EKONOMİSİMİ
   Sömürge üçlemesi: Türkiye; ekonomik olarak olarak bir sömürgedir, kültürel olarak bir sömürgedir, eğitimsel olarak bir sömürgedir.

Bu yazı, elimden geldiği kadarıyla sade ve anlaşılır olacak. Daha önceyazılarımda [1] [2] bol bol ekonomik veriler paylaşmıştım. Düşündüm ki, bu işi insanların kafasını karıştırmadan nasıl anlatabilirim? İşte bu yazının fikri böyle çıktı.

Düzenleme: öf yaa buda çok uzun diyenlere özetin özeti : Katma Değeri Yüksek Ürünler Üretmeliyiz

Elimden geldiğince sade, gerçek hayattan örneklerle ve “kaynaklarla” anlatmaya çalışacağım. ANCAK, “sade” sözcüğü sizi yanıltmasın asla basit değil. İnsanlığın ve sistemlerin gelişiminden başlayacağım ve günümüz Türkiyesine geleceğiz. İnsanlık tarihinin önemli bir bölümünü anlatıp Türkiye’nin durumunu açıklayacağım.

**

“Çanakkale Geçilmez” aklımıza işleyen sözdür. O günlerde, askeri olarak geçilemedi. Ancak Çanakkale’yi geçemeyen Batı, Çanakkale’yi ve tüm sınırları-boğazları-köprüleri ekonomi ve kültürle geçti. Bugün ekonomik alanda sömürge olmakla kalmadık; dilimizi kaybediyoruz, kültürümüzü kaybediyoruz.

Şimdi size bunların nasıl olduğunu kısaca anlatmaya çalışacağım. Konu çoookkk dallı budaklı, nasıl toplayacağız bakalım.

 

İnsanlığın Devrimi : Sanayi Devrimi
Sanayi devrimi her şeyi değiştirdi. Politikadan üretime, güçten bilime kadar…

Bunu nasıl yaptılar? Bakılması gereken nokta budur. Osmanlı ile ilgiside var (bizim neo-Osmanlıcılara itafen).

 

Sanayi Devrimi Öncesi ve Osmanlı
Sanayi Devriminden biraz daha önceye gelirsek; sömürgeciliği görürüz (hoş ne zaman bitti?). Sadece ülkelerin başka yerlerde sömürge ülkeler kurması değil; toprak ağları için çalışan köylüler ve köleleride görürüz. Türkçesiyle derebeylik, İngilizcesi ile “feodalism”. Daha sonra merkantilizime geçecektir.

Şöyle bir şey düşünün; tarım ve hayvancılıkla uğraşan, birbiriyle savaşan garip bir toplum. Kimi toprak ağaları İngiltere gibi yerlerde yönetimde söz hakkı istediler ve İngiltere bu değişimi başlattı. Bu yüzden İngiltere’de kültürelde olsa krallık yaşıyor. Oysa Türkiye ve Fransa’da İngiltere’nin aksine değişime direnen imparatorluk tamamen kaldırıldı. Ancak durun, henüz demokratik değişimlere gelmedik.

S.D. Öncesinde Yönetim
Din ve politika çok iyi bir ikili olmuş ve birbirlerinden güç almışlardır. Avrupa’da dinin gücünü hissedersiniz. Örneğin kral, “ben tanrının sözcüsüyüm” vs gibi kavramlarla halkı yönetirdi. Dini topluluklar ise önemliydi. Topluluktan dışlanmak tehlikeliydi vs.

demokraside karar yonu

**

Demokrasi ve dinlerin sıkıntısı yukarıda daha önce hazırladığım görselde de görünür. Dinlerde yaratıcı, ne yapılacağını ve yapılmayacağını söyler ve halk bunu uygular. İmparatorlukta bu “yaratıcının” gücünü kullanır ve toplumu onunla yönlendirirdi. Bu yüzden din mutlak ve önemli bir güçtü.

Bilimin Gelişmesi 16. ve 17. Yüzyıllar
Kopernik, Galile, Bacon, Newton gibi adamlar Avrupa’da değişim başlattı. Bazı şeylerin inançla değil; gözlem ve deneylerle incelenmesi gerektiğini, bunların matematiksel yönden açıklanabileceğini düşündüler ve iddia ettiler ve sonunda ispatladılar. Bazıları ise bu matematiksel formülleri kullanarak temel fiziği geliştirdi.

Yani ay-güneş neden doğup batardan tutun bir çok “şey” matematiksel formüllerle açıklanmak için ve gözleme dayalı deneyler için uğraşıldı. Tabi toplulukların ve imparatorun hoşuna gidip gitmeyeceğini bir düşünün.

Bugün demokratik, laik, sosyal bir hukuk devletinde yaşasa ve nimetlerinden faydalansa ve HAYATINDA HİÇ DEMOKRASİ DIŞI BİR SİSTEMİ GÖRMESE dahi “evrim teorisini” saçmalık bulan ama dönüp evlendirme programı izleyen tipleri düşününce neler olduğunu daha iyi anlayabileceğinizi düşünüyorum.

 

30 Yıl Savaşları
Aynı dönemde (17. yüzyıl) mezhep savaşları başladı. 30 yıl sürdü ve Avrupa’yı kasıp kavurdu (wikipedia: 30 yıl savaşları). Açlık, kıtlık, sefalet… Avrupa’lılar bu ve önceki çatışmalarından tabi ki ders almayı bildi.

Bu Sırada Osmanlı
Osmanlı, Avrupa’daki bilimsel çalışmaları reddetti. Osmanlı, ele geçirdiği topraklarda din adamlarını tanıyordu. Din adamlarına bağlı topluluklar vardı. Yani Ermeniler, Ermeni cemaatine; Yahudiler, Yahudi cemaatine mensup idi. Nikah vs gibi çeşitli işlemleri topluluk(cemaat) başı yapıyordu.

Bu, farklı din ve kökenlere özgürlük sağladı. Osmanlı’nın asırlarca güçlü kalmasını sağladı. ANCAK bu “avantaj”, Fransız Devrimi ile nasıl “dezavantaj” olacak göreceğiz…

**

Genç Osman ve 4. Murat gibi bazı devlet adamları çeşitli islahatler yapmaya çalıştı. Zaten Osmanlı’nın yıkılışına kadar sürekli reformlar yapan birileri ve sonra o reformları askıya alan birilerini görürsünüz. Süreli dalgalı kur gibi hareket etmiş..

18. Yüzyıl Öncesi Avrupa – Kısaca
Kısacası Sanayi Devrimincen önce; barut, matbaa, pusula vs gibi gelişmeler olmuştu. 17. yüzyıl ile birlikte bilimsel gelişmelerde başladı. Bu gelişmeler ister istemez din kısmına etki etti ve dinin yönetimdeki gücü giderek zayıflamaya başladı(!). Birden değil, ve artık ne kadar zayıfladıysa…

Mercantilisim
Maalesef bunun Türkçesini bilmiyorum. Merkantilizm şeklinde okuyabiliriz. Sesli Sözlük’te ticaret anlayışı diyor.

Neyse, derebeyliğin (feodalism) çöküşüyle merkantilizim ortaya çıkıyor. O zamanlar günümüzdeki gibi kapitalizm-komünizm gibi sistemler yok. Markantilizm, kapitalizmin temel taşlarını oluşturur. Daha fazla dışsatım, daha fazla kâr demek. Daha fazla sömürge…

Kısacası ;
Derebeylik >> merkantilizim >> kapitalizm şeklinde bir yol söyleyebiliriz. Bu arada kapitalizm derken, liberal ekonomi ile kapitalizm kol kola yürür. Yani “liberal ekonomi” diyebiliriz.

Yanlış hatırlamıyorsam, Karl Marks’ın kapitalizmin başlangıcı dediği şey; derebeylik dönemindeki toprak ağalarının topraklarını belirlemesi ile çıkmıştı. Kesin bilgi değil, yaymayın, Das Kapital’i okuyun.

**

Sanayi Devrimi (18. – 19. yüzyıllar)
Sanayi Devrimi başlı başına bir konu ve hatta kitap. Zaten bu konuda uzman olmadığım için yine kısaca yazmak durumundayım (fazla uzun yazı okumuyorsunuz biliyorum).

Sanayi devriminde; telgraf, telefon (Grahammm CMYLMZ), sunni gübre gibi çeşitli buluşlar yapıldı.

EN ÖNEMLİSİ İSE BUHARLI MAKİNEDİR!

Evde çeşitli rüünler üretilmeye başlandı, tekstil fabrikaları açılmaya başlandı vs… Üretim başladı. Bununla birlikte günümüzün dünyasına merhaba diyoruz. Teknolojinin, tarım ve hayvancılıkta yeni tekniklerin falan geliştiği bir dönem.

İnsanlığın gelmiş geçmiş en önemli olayı… Büyük bir çağ değişimi…

Sanayi Devrimi ve Politika
Bu süreçte seçimlerin olduğu yerler vardı ancak herkes oy veremiyordu. Toprak ağaları gibi üst sınıflar oy veriyordu. Sanayi Devrimi işçi sınıfını yarattı. Tabi işçi sınıfı oy vermeye başlayınca politikalar mecburen değişti ve işçi sınıfı için politikalar üretildi ve bu, sosyal politikaları geliştirdi.

Fransız Devrimi – ve Osmanlı’ya Etkisi
18. yüzyılın sonuna doğru yaşanan bu olay Osmanlı’yı da etkiledi. 17. yüzyılda “aydınlanma” hareketleri bilim ile başladı. Değişimler yaşandı.  Politik ve ekonomik sebeplerle Fransız Devrimi oldu ve “milliyetçilik akımı” ortaya çıktı.

Şimdi Osmanlı’da kültürünü kaybetmeyen o topuluklara gelirsek… Sürekli bir aradaydılar. Birlikte dua ediyorlardı, birlikte sosyal aktivitelere katılıyordu… Doğal olarak milliyetçilik akımlarından çabuk etkilendiler. Osmanlı’ya karşı ayaklanmalar başladı…

******

Soluklanalım
Şimdi bu kısma kadar Avrupa’da bilimin yükselişini ve buna bağlı olarak teknolojik gelişmeleri, Sanayi Devrimini ve bunlara bağlı olarak işçi sınıfı ve politikalarını gördük. Osmanlı’da bu dönemde genel olarak değişimlere ve yeniliklere karşı çıkmıştır. DEĞİŞİME KARŞI ÇIKAN YOK OLUR! Fransa, Osmanlı yada günümüz Türkiye’si olaması önemli değildir.

Şimdi gelelim Türkiye’ye ve neden bunları anlattığıma….

******

Günümüz Türkiyesi
Yukarıda görebileceğimiz üzere;

1- bilim,
2- tarım ve hayvancılık,
3- teknoloji,
4- sanayi

ÇOK ÇOK ÇOK önemlidir. Avrupa’nın gelişimi ve insanlığın gelişimi bu şekilde olmuştur.

Neo-Osmanlıcılar bekleyin, sizi toprak altına gömeceğim kısma daha gelmedik.

Şimdi Türkiye’de duruma bakalım. Şu kadar dışsatım (ihracat) yaptık falan diyorlar ya… Bakalım doğrusu nedir nasıldır…

Günümüz Türkiye’sinde Tarım
Bunun için tekrar tekrar tekrar söylüyorum: PARA DEDEKTİFİ‘ni izleyin. Her Pazar CNN Türk’te ancak bağlantı üzerinden eski programları izleyebilirsiniz.

Tarıma başlayacağız. Tohum nereden? Yurtdışından. GDO’lu. Sağlığa zararını geçtim, laboratuvarda yapılan yüksek bilim ve teknoloji ürünüdür.

Bitki büyürken hastalanıyor. Peki bunun ilacı kimde dersiniz? Tohum satan şirkette… Aaa ne garip? Sakin bilinçli şekilde hastalanıyor olmasın? Hoppp ilaçta yurtdışından.

E aynı firma diyor ki, daha fazla verim istemez misin? Tabi ki olur. Mineral ve vitamin ise yine yurtdışındaki şirketten. Türk çiftçisiyle konuşun; Türk vitaminleri ve destekleri yetersiz. Pahallı olan yurtdışı destekleri daha iyi. Acaba sattıkları tohumların genetiğini bildikleri için olmasın?

**

Tohum, ilaç, gübre, vitamin ve mineral yurtdışından. Bitti mi çiftçinin çilesi? Hayır. Serada kullanacağı kömür Rusya’dan geliyor. Türk kömürü yasak.

Bitti mi? Hayır. Traktör, biçer-döver onlara konulan mazot, yağ falan nereden acaba ? Büyük bir kısmı yine dışarıdan…

Yani sadece ekim değil, biçimde de yurtdışı sağolsun.

Tarımda ve Hayvancılıkta Kaybolan Milliyetçilik
Türk mandaları falan kayboldu. Hollanda’dan oradan buradan inek getiriyoruz. 126 ülkeden 133 meyve-sebze getiriyoruz[kaynak].

Çin’den : Fasulye, kayısı, kuru sarımsak
İtalya’dan : Ispanak, elma
Amerika’dan : Fındık ve baden
Güney Afrika’dan : Satsuma mandalinası
Şili’den : Üzüm ve elma
İran’dan : Karpuz ve lahana
Kostarika’dan : Kavun
İspanya’dan : Marul

Yetti mi? Hayır yermez.. Dahası var dedim ya.. Ürünleri geçtim; AMERİKADAN FALAN SAMAN ALIYORUZ! Saman yahu, buğdayın sapı!

Taşımacılık?
E bu tohumları ve ürünleri bir yerden bir yere taşıyacaksın. Bak Rusya’da kamyonlarımız sınırda bekletiliyor. O tır ve kamyonlar hangi ülkenin? Tabi ki Türkiye değil. Kullandığı petrolü çıkartan şirketler neredenin? Tabi ki yabancı…

Hayvancılık
Elin “yabancısı” gelir Ankara’dan keçi alır ve angora’yı Güney Afrika’dan dünya’ya pazarlar ve pazarın hakimi olur (kaynak).

Eskişehir ve yöresine ait Akbaş cinsi köpekler ve Sivas’ın Kangal cinsi köpeklerinden alıp Amerika’ya sürüleri korumaya götürdüler. Eskişehir’de Akbaş cinsinin soyu tükenecek.. Ancak Amerika’da değerli. Ödüller alınıyor, önem veriliyor (kaynak – kaynak).

Bunlar kaybedilen değerlere örnek. Birde şöyle örneklerim var;

Aynı bölgede Bulgaristan, “doğal bölge” ilan ettiği yerleri Türkiye ise taş ocaklarıyla dolduruyor, ormanları kesiyor. Taş ocakları buğdaylara, ağaçlara, samanlara ve dolayısıyla arıcılığıya, hayvancılığa zarar veriyor. Para Dedektifi’inde 29 Kasım’da yayınlanan programda bunu işlemişlerdi.

Bilinçsizce ağaçlara, ormanlara, doğaya zarar veriyoruz. Bu hayvancılığı ve tarımı etkiliyor. Önceden köydeki herkesin evinde 15-20 kovan varken, şimdi sadece bir kaç kişi bu işi yapıyor dedi köylü. Arıcılık verimi düştü, hastalıklar arttı diyor.

Sadece bu da değil, taş ocağı açılıyormuş ve su kaynağına denk geliyor. Öylece bırakıp başka yere gidiyorlar. Taş ocağını açmak için kestikleri ağaçlar? Su kaynakları???

Türkiye’deki zihniyet şu anda bu!

Elektrik ve Sanayi
Taş ocağı demişken sanayiye girelim. Sanayide, taş ocaklarında kullanılan makineler nereden değerli arkadaşım? Bir düşün, çık fabrikalara araştır…

Alanı hiç önemli değil, kaç tanesi yeri; yerli olanların kaç tanesi kullanışlı ve verimli?

Hepsini geçtim…

Dışabağımlılık petrolde %93, doğalgazda %98. 45 milyar metreküp doğalgaz tüketiyoruz. Rusya ve Rusya’nın müttefiki İran’dan aldığımız gaz toplamda 34,9 milyar metreküp (26,2 Rusya – 8,7 İran)

Alınan toplam doğalgazın yüzde 46’sı elektrik santrallerinde kullanırken, yüzde 25’i sanayide, yüzde 20’si ise konutlarda (ısınmak için) kullanıyoruz[kaynak]

**

Yahu kardeşim, üretimde kullandığın elektriğin yarısı yurtdışından gelen doğalgazla yapılıyor bu ülkede..

Senin ülkende 9-10 ay güneş eksik olmuyor??

**

Makinelerin yabancı, üretiminde kullandığın elektrik yabancı… Nedir bu???

Üniversiteler
Bu ülkede üniversiteler ne yapıyor??? Hiç kibar olmayacağım; GEREK YOK.

ÜNİVERSİTELER NE BOK YİYOR?

Kullandıkları projeksiyonlar yabancı ülkeden gelme.. 200’e yakın üniversiteden hiç mi yerli projeksiyon yapacak mühendis yok? Bunu üretecek firma yok? Bunu kullanacak “milliyetçilik” devlette hiç mi yok?

Allah bilir sıralar falanda yurtdışından gelmedir.

Bu üniversiteler bize ne verecek? Nasıl çocuklar yetiştirecek?

Akıllı tahta, projeksiyon gibi şeyler yapmaktan aciz insanlar mı var yoksa önünü kesen devlet mi var???

Üniversite tamamen değişmeli. Sistem tamamen değişmeli! Böyle olmaz. Böyle yürümez.

ÜNİVERSİTELER BAŞTA ŞEHİRE, SONRA ÜLKEYE KATKI SAĞLAMAK ZO-RUN-DA !

**

Bak araba üretecek TÜBİTAK, gidip “batan” firmadan aldı. Ne iş? Türkiye’de araba konusunda doğru düzgün iş yapacak adamlar yok mu? Hiç mi yok? Hadi ordan.

Bu ülkede 1969 yılında motoruna kadar TAMAMEN YERLİ araba TCDD mühendisleri tarafından 130 günde 4 adet olmak üzere yapıldı. 1939-1950 arası yüzlerce YERLİ uçak üretildi. İlgili konu : YERLİ DEVRİM ARABALARI (1969) VE ETİMESGUT UÇAK FABRİKASI (1939-1950)

Milliyetçilik kafatası milliyetçiliği yapmakla olmaz sevgili kardeşim!

Dışsatım (İthalat) Yalanları ve Kandırmacaları
Anakartı, kamerayı, yazılımı başka ülkelerden al, Türkiye’de kasasını yap ve kasayı yapan makinayıda başka ülkeden al. Sonra “yerli ürün” de, yurtdışına satıyoruz diye övün… He birde bunları yaparken, yabancı doğalgazı ile ürettiğin elektiriği kullan, yabancı ulaşım araçlarında nakliye ihtiyacını gider..

KOMEDİ!

Bakın “yerli uydu” komedisi vardı. Hemen size onu da vereyim. Buyrun Yılmaz Özdil’den, yazının bir kısmı(geri kalanı için : köşe yazısı)

Kıllık yapmak istemem ama…
Göktürk 1 nerede birader?
İnsan daha 1’inciyi göndermeden 2’nciyi gönderir mi?

Askeri açıdan çok daha kabiliyetli model olan Göktürk 1’in akıbetinden hiç bahsetmeden… “Yüzde yüz yerli” diye kakalanan Göktürk 2’nin
kamerası Güney Kore’den mi satın alındı yoksa?
Denge ve konum belirleme modülü İngiltere’den,
tepki tekerleri ABD’den,
manyetik tork çubukları Almanya’dan,
itki sistemi İsrail’den getirilmiş…
Titreşim testleri Fransa’da yaptırılmış olabilir mi?
*
Fırlatan zaten Çin.
*
Hadi diyelim, Göktürkler’i tarihten Çinlilerin sildiğini unuttuk… Yerli malı, alt tarafı burundan pervaneli pırpır uçağı bile henüz uçuramayan Türkiye, yüzde yüz yerli uydu’yu nasıl uçurduğunu hiç merak etmez mi?
*
Metrobüs, uçak, uydu fark etmez diyen arkadaşlar… Göktürk 2’den önce, Rusya’dan fırlattıkları uyduyu, uzay boşluğunda kaybetmiş ve bunu sizden gizlemiş olabilirler mi? Güneş panelleri yanlış monte edildiği için, pili bitmiş, 15 senelik ömrü 3 senede tükenmiş, sözleşmeyi yanlış imzaladıkları için üretici firmadan zırnık alamamış, meselenin üstünü örtüp, hiç seslerini çıkarmamış olabilirler mi?

******

Tam anlaşılmamış olabilir;

Yerli uydu denen Göktürk 2’nin;
Kamerası Güney Kore’den,
Denge ve konum belirleme modülü İngiltere’den,
Tepki tekerleri ABD’den,
Manyetik tork çubukları Almanya’dan,
İtki sistemi İsrail’den getirilmiş…
Titreşim testleri Fransa’da yaptırılmış olabilir mi?
Fırlatan zaten Çin.

Yerli mi? Yerli. YERSEN!

İşte Türkiye’nin yaptığı bu. Farklı ülkelerdeki yüksek teknoloji ürünlerini al, birleştir, “Türk malı” diye kakala. Birde monte etme gibi ucuz ayak işini yapıp bitmiş ürünü yurtdışına gönderdin diye sevin.

SAÇMALIK!

**

Yapılması Gerekenler
Bakın arkadaşlar; bu ülkede Hitit’lerden beri ekilen tohumlar var. Doğurgan tohum. genetiği ile oynanmamış tohumlar. Ekiyorsun, hasattan bir kaç çuval ayırıyorsun ve seneye yine aynısını ekiyorsun. Üzerine Angora yünü için keçiler falan filan var, Türk mandası var değeri kaybolan ancak sütü ve süt ürünleri lezzetli olan.

Milliyetçilik bu alanlarda başlatılmalı!

Türk ürünü alacağız, Türk tohumu kullanacağız, Türk kimyagerler VİTAMİN, MİNERAL, İLAÇ GELİŞTİRECEK!

Güneş paneli üretecek üniversiteler, onlardan güneş paneli tarlaları yapacağız. Hollanda’daki gibi kaldırımlara döşeyeceğiz, evlerimize döşeyeceğiz. Üretimi böyle yapacağız. Güneşin gücünü kullanacağız.

Eko Sistem Yaratmalıyız
Bakın Walter Isaacson’un Steve Jobs kitabında ürünlerle ilgili ve Amerika ile ilgili güzel şeyler anlatır. Amerika’daysan gidersin kamera yapan şirket vardır, dokunmatik ekran yapan şirket vardır, yazılım yapan şirket vardır, anakart üreten şirket vardır. Hepsini birleştirebilirsin ve farklı bir şey yapabilirsin.

Türkiye’de ise bir şirket bütün hepsini yapmaya çalışıyor. Yapamıyor. Gidip yurtdışından alıyor. OLMAZ!

Türkiye’de eko sistem yaratmalıyız ve buna tarım-hayvancılıktan başlamalıyız. Tarım ve hayvancılıkta yüksek teknoloji kullanmamız gerek. Cihazlarımızı kendimiz üretmeliyiz. Ayrıca sadece cihaz değil, “hayvanların psikoloji” ile ilgili uzmanlar yetiştirmemiz gerek.

Üniversitelere Daha Çok İş Düşüyor
Üniversiteler araştırma yapmalı. Öğrenciler bu araştırmalarda yer almalı. Sadece tarım-hayvancılık gibi konularda gözlem değil, aynı zamanda politik sorunlar ile ilgili araştırma ve çalışmalar yapılmalı, devlet bunları kullanmalı, politik partiler bunları kullanmalı.

Sadece buda değil, devlet üniversitelerdeki öğrencilere özel seminerler vermeli. Merak ediyorum kaç üniversite öğrencisi KOSGEB desteğini biliyor? Hayır üniversite mezunlarının %50’si işsiz ve kendi işlerini kuramayacak kadar cesaretsizler çünkü korkuyorlar çünkü bilgileri yok. Devlet bilgilendirmeli, gerekirse yatırımcı ile öğrencileri bir araya getirmeli ve öğrencilerin YENİ FİKİRLERİNİ desteklemelidir.

Biliyorum Kolay Değil ve Hemen Olmaz
Bu işler birden olmaz. Ancak şirketler, üniversiteler, akademisyenler, uzmanlar vs oturup bu işi çözmemiz gerek. Yasalar, teşvikler vs uyumlu olmalı REFORM DEĞİL DEVRİM YAPILMALI! Sistem tıkır tıkır işlemeli. Bunu başarmalıyız… Başarabiliriz.

Ya 2030’a kadar büyük kargaşa ve sıkıntılar çekersiniz ve benimle birlikte bir şeyler değişir; ya da bu değişimi HEMEN ŞİMDİ uygulamaya karar veren herhangi birileri varsa birlikte çalışmaya başlarız.

Karar sizin.

***

Politik Düşünceler Bile Sömürge
En koyu ırkçı yada en koyu Marksist (komünist) olması fark etmez. Düşüncelerinde böyle olsalar bile; ellerinde yabancı ve kapitalist markaların telefonları. Altlarında yine benzer markaların kot pantolonları… Ayakkabılar, parfümler, ürünler, yiyecekler…

Ne dediğimi anladınız. Görüşün ne olursa olsun, sistemin parçasısın sevgili kardeşim. Türklük diyen adamın Rus gazıyla ısınması, bilgisayarını besleyen elektriğin Rus gazı ile üretilmesi??? Aynı şekilde “kapitalizm şöyle böyle, ama Marks böyle söylemiş” diye konuşan kişilerin elindeki iPhone’lara, Facebook’a kurbanı olması, Coca-cola içmesi yani KAPİTALİST ŞİRKETLERİN ÜRÜNLERİNE MUHTAÇ OLMASI???

Seni unutmadım şeriatçı çocuk.
Seni unutmadım tatlı su Müslümanı!
Seni unutmadım neo-Osmanlıcı şaşkın!

Bak anlattım Avrupa’nın gelişmesini ve sanayi devrimini… Laikliğe, demorkasiye karşısın ya şimdi sen…. Bak nasıl harcayacağım senin tatlı su müslümanlığını;

Facebook >> Yahudi kökenli ateist olan Zückerberg.
Google >> Birisi Yahudi diğeri hristiyan çocuklar ateistlik konusunda fikrim yok.
Apple (iPhone, Macbook vs) >> Steve Jobs Yahudi kökenliydi ve Budizm ile flört ediyordu.

Microsoft kullanıyorsan >> Bill Gates yahudi kökenli ve ateist olduğu söyleniyor.
Android ve linux >> Linus Torvalds ateist.
iOs ve MacOs >> Steve Jobs’u zaten söyledim.

Bu kadar teknolojik olmayalım madem…

Anakartlar, elektrik, telefon, makineler… Hepsinde bir bilim adamının ve bilim adamı olduğu için büyük oranda ateist olması muhtemel insanların, Hristiyanların, Yahudilerin parmağı var…

Dön ve İslam coğrafyasına bak tatlısu müslümanı!!! Bugün İslam coğrafyasını haritadan silsek, insanlık ne kadar etkilenir dersin? Niye kullanıyosun bunları?

Avrupa ve Amerika’da bindiğin arabadan giydiğin ürünlere, kullandığın teknolojiden evindeki eşyalara kadar her şeyin etkisini görürsün. Bilimin, teknolojinin, özgür düşüncenin etkisini görürsün…

Peki bunlar laiklik ve demokrasi olmadan olur muydu dersin? İran’ı örnek gösterenler var.. İran bugün Batı’nın bulamadığı neyi bulmuş ve Batı bunu kullanmıştır??? Bulunanı üretmek kolaydır.

***

Kısacası değerli arkadaşım, aslında politik düşüncen, dinin, karakterin ne olursa olsun; KÖLESİN, SÖMÜRGESİN! Bunu kırma elinde. Önce beynini bi özgürleştir ve senin gibi olmayana karşı saygılı ol.

21. yüzyılda kapalı ekonominin ve sistemin olmayacağını bende biliyorum.
Peki bu, yerli ürün ve firmalara destek vermenize engel mi?
Yerli üretimi desteklemeye???

Yada “kapitalizm karşıtlığı, gavur malı karşıtlığı, Türk olmayan karşıtlığı” gibi düşüncelerine rağmen aslında onlara muhtaç olduğun ve bunun bir rezillik olduğu gerçeğini kabul etmene engel mi???

Düşün…
En büyük icatlar, en büyük devrimler bir hayal ile başladı.
Hayal ise düşünmeye başlayarak..
Düşün, analiz et, sorgula…

2030’da görüşmek üzere…

 

Sömürge üçlemesi: Türkiye; ekonomik olarak olarak bir sömürgedir, kültürel olarak bir sömürgedir, eğitimsel olarak bir sömürgedir.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar