,

    KAZAK TARİH PROF MURAD ADJİ(İSKENDEROV)PEÇENEKLER
    Peçenekler veya Beçenekler, Göktürk Devleti'nin yıkılmasıyla birlikte ana yurtları olan Batı Sibirya'dan ayrılarak geldikleri Volga ve Ural Nehri arasındaki bölgeyi merkez edip oradan da Kuzey Kafkasya, Karadeniz, Doğu Avrupa ve Balkanlar'a akınlar düzenleyen göçebe Türk halkı.
    Kökeni
Peçenekler[1], Oğuz Kağan Destanı'na göre Oğuz Türklerinin 24 boyundan biri ve Kaşgarlı Mahmud'a göre Divân-ı Lügati't-Türk'te yirmi iki Oğuz bölüğünden "... Ondokuzuncusu; "بآجانآك Beçenek"lerdir. Belgeleri şudur : Pecenek.svg"[1] şeklinde tanımladığı Oğuzların Üçok kolundan bir Türk boyudur. 10. yüzyılda yaşamış olan İstahrî Peçenekleri Türk halklarından bir topluluk olarak belirtirken, Reşidüddin ise Peçenekler’i Câmi'ut-Tevârîh adlı eserinde Gök Han’ın neslinden gösterilmiştir. Bizanslı Anna Komnini ise Peçenekler'in Kumanlar ile aynı dili konuştuğunu belirtmiştir.[2]

Göktürklerin batı kanadını oluşturan Onoklardan meydana geldiği düşünülen Peçeneklerin, 6. yüzyılda Issık ve Balkaş Gölü gölleri çevresinde oturduğu görülmektedir. 8. yüzyılda Oğuzların baskısıyla batıya göç ederek Seyhun nehri dolaylarına yerleştiler. Daha sonra hareketlerine devam ederek Aral Gölü ile Hazar Denizi'nin kuzey bölgesindeki topraklara yayıldılar.

Adları
8. yüzyıla ait Hor (Uygurlar’ın Tibetçe adı) elçilerinin raporlarında da Becanag adıyla kendilerinden bahsedilmiştir.[3] Hudud ul-'alam min al-mashriq ila al-maghrib (Arapça: حدود العالم من المشرق الی المغرب) tanınmamış bir yazar tarafından 982 yılında yazımı biten, daha sonra Gurluların hükümdarı Abu ul-Harith Muhammad ibn Ahmad’a sunulan Arapça yazılmış bu kitapta Peçenekler Bachanāk-i Turk ve Turkān-i Bachanākī olarak adlandırılmıştır.[4] Dede Korkut destanlarında, Oğuzlar'ın Salur boyuyla çarpışan Peçenekler için "Beçenek" adı kullanılmıştır. Burada bahsi geçen Peçenekler, batıya göç eden ana Peçenek kitlesinden ayrı olarak Oğuzlar'a tabi olmuş kitledir. Ebu'l Gazi Bahadır Han'ın, Şecere-i Terakime adlı eserinde Peçenekler'den "Becene" adıyla bahsetmiştir.

Fin-Ugor ve Türk dillerinde uzman Macar bilim insanı Zoltán Gombocz ismin "Beçe" olup sonradan "Beçenek" olarak telaffuz edildiğini belirtmiştir. "Beçe" kelimesi Türkçede isim olup Türklerle ilgili bilgi veren Arap kaynaklarında da bu isim görülmektedir. Batılı kaynaklarda Peçenekler'den ilk olarak, Batı Polonya’daki Prüm manastırının baş keşişi olan Regino’nun duyduklarından yola çıkarak yazdığı 899 yılı kroniklerinde “Pecenaci” adıyla bahsedilmiştir. Rus vakanüvislerinden Nestor ise bu halktan “Peçeneg”, çoğulu olarak da “Peçenegi” şeklinde bahsetmiştir. Peçeneklerle bizzat 1007 yılında irtibat kuran Alman misyoner Bruno ise onlara “Pezengi” demiştir. Bizanslılar ise bu halk Patzinag (Πετσενέγοι) olarak adlandırılmışlardır. Macarlar ise bu halktan bahsederken “Bessenöyö”, “Bisseni”, “Bessi” ya da “Besseneu” adlandırmasını kullanmıştır. Batılı kaynaklarda ise “Pacinaci”, “Pacinacae”, “Patzinacite” adları kullanılmıştır.[5]

Tarih

Peçenek damgası
Peçeneklerin ana yurdu ve batıya göçleri
Peçenekler’in Türk halklarından biri olduğu bilinmekle birlikte Yayık Nehri ve İdil Nehri dolaylarına gelmeden önceki yaşadıkları yer hakkında yeterli bilgi bulunmamaktadır. Peçeneklerle ilgili en erken döneme uzanan öngörü, Batı Göktürk Kağanı İşbara’nın 634 yılından sonra yaptığı yeni boy teşkilatlandırmasında bu boyun tarih sahnesine çıktığı şeklindedir.[6]

Bazı tarihi anlatımlardan yola çıkarak Peçenekleri oluşturan boylardan bazılarının Issık Gölü ve İli Nehri dolaylarında yaşadığı düşünülmektedir. Talas Muharebesi sonrasında Karlukların bölgede güçlenmesi ve 766 yılında Türgişlerin yıkılmasıyla Talas’a hakim olmaya başladığı görülmektedir. 791 ile 812 yılları arasında Karlukların uzun süren savaşlar sonrasında Uygurlara mağlup olmasıyla batıya göçen Karlukların baskısıyla diğer halklarla birlikte Peçenekler de daha batıya doğru hareket etmek zorunda kalmıştır.[6] Japon bilim insanı Toru Senga ise, Uygurların Peçenekleri en geç 821’de Yukarı İrtiş bölgesindeki ülkelerinden çıkardığını ileri sürmektedir.[7]

Tarihi süreç izlendiğinde Uygurlar, öncelikle Karlukları yenilgiye uğratmış, Karluklar batıya çekilince de buradaki Oğuzlarla karşılaşarak onları topraklarından atmış, topraklarını kaybeden Oğuzlar da daha batıya giderek Seyhun boyları ve Aral bozkırlarında yaşayan Peçenekler ile mücadeleye girmişlerdir. Peçenekler, Oğuzların muhtemelen Salur boyunun saldırısı başta olmak üzere ayrıca Oğuzlarla ittifak yapan Karluklar ve Kimeklerinde saldırısına maruz kaldılar.[8] Peçeneklerin büyük çoğunluğu batıya göçmekle birlikte, bir kısmının Oğuzların egemenliğini kabul ederek onlara tabi olarak yaşadıkları bilinmektedir ki Kaşgarlı Mahmud’un bahsettiği Oğuz boyları listesinde yer alan Peçeneklerin de bunlar olduğu düşünülmektedir.[6]

Alman tarihçi ve dilbilimci Josef Markwart, Karlukların baskısından kurtulmak için Peçeneklerin 8. yüzyıl başlarında Seyhun dolaylarına bulunduğu belirtilmekle birlikte bunu destekleyen kanıt ortaya koyamamıştır. Birûni’nin “Tahdîd'ü Nihâyeti'l-Emâkin li Tas-hîh-i Mesâfet'il-Mesâkin” adlı eserinde Ceyhun’un yatağında yaşanan değişiklik nedeniyle sol sahildeki Ürgenç ve Harezm arasındaki Peçenek arazisine sapmasıyla buraların bir süre ihya olduğu, daha sonraki yıllarda buranın harap olmasıyla halkının Hazar Denizi kıyısına göç ettiği belirtilmektedir. Ancak Biruni'nin haricinde Peçeneklerin bu kadar güneybatıda yerleşimleriyle ilgili başka bir tarihi kayıt bulunmamaktadır. Yukarıda bahsi geçen Oğuzlara tabi olarak yaşayan Peçenekler olasılıkla bunlar olmalıdır. Fars coğrafyacı İbn Hurdâzbih’in 854-874 yılları arasında yazdığı eserinde ise Peçeneklerin İdil Nehrini henüz geçmemiş olduğu görülmektedir.[9]

Tüm bu bilinmezliklerden sonra Peçeneklerle ilgili belki de en detaylı kaynak olarak Bizans İmparatoru VII. Konstantinos tarafından 10. yüzyılın ortalarında yazılan De Administrando Imperio adlı kitaptır. Bu esere göre Peçenekler, 9. yüzyıl ortalarında Yayık Nehri ve İdil Nehri taraflarına 8 boy ve bunlara bağlı kırk oymaktan oluşmuş olarak yerleşmişlerdir. Bu sekiz boyun başında da daha soylu (asil) olduğu belirtilen ve Kangar adıyla bahsedilen üç büyük kabile (İrtim/Ertim, Çor/Çur, Yula/Güla) olup diğer kabileler ise; Külbey/Kölbeg, Talmat, Karabay/Karıbay, Kopun/Kaban ve Çoban/Çopan’dır. Bizans kaynaklarına göre Ertim boyunun lideri olan Mayçan bu Peçenek kitlesinin liderliğini yapıyordu. Çur boyunun lideri Kuel, Yula boyunun lideri Kurkut, Karabay boyunun lideri Kaydu, Talmat boyunun lideri Kostan, Kopon boyunun lideri Yazi ve Çoban boyunun lideri de Batan’dı. De Administrando Imperio’da Peçeneklerin önceleri Kangar olarak çağrıldığı şeklindeki ifadesi üzerine çeşitli görüşler vardır. Bu ifadenin yorumlanmasına göre Peçenek topraklarına gelen ve Kanglılar önderliğinde oluşan Kangar Birliği üyelerinin, Bizanslılar tarafından eskiden bu topraklarda yaşayan Peçeneklere izafen onları Peçenek olarak tanımlanmaya devam edilmesi şeklindedir. Ancak bu ifadenin Orta Asya’da “cesur” anlamına gelen “Kingir” sözünden türediği düşünenler var olup, VII. Konstantinos’de eserinde Kangar kelimesinin “asil” anlamına geldiğini değerlendirmesi de bu iddiayı güçlendirmektedir. Yine De Administrando Imperio adlı eserde Yayık Nehri ve İdil Nehri dolaylarına gelen Peçeneklerin, Hazarlar ve Uzlar ile komşu oldukları, Hazarlar ve Oğuzların (Uzlar olarak kabul edilmektedir) birleşerek Peçenekleri batıya sürdükleri belirtilmektedir. Hazarlar özellikle 8. yüzyılda Araplarla (Emevîler ve Abbâsîler) yaptıkları mücadele ve sonrasında da 9. yüzyılın ilk yarısında Kabarların sebep olduğu isyan nedeniyle oldukça zayıflamış bulunmaktaydı. Peçenekler İdil Nehri bölgesine geldiklerinde Harezm’e giden kervan yollarında yaptıkları saldırılar sonucu bu güzergahtaki ticaret engellenmeye başlayınca Hazarlar onları engellemeye çalışsa da kendilerine karşı koyamamış ve Peçeneklerin düşmanı olan Oğuzları yardıma çağırmışlardır. 10. yüzyıl Müslüman coğrafyacısı İbn Rüste de, Peçeneklerin Hazarlara 10 günlük mesafede olduğunu ve Hazarların her yıl düzenli olarak Peçeneklere saldırdıklarını belirtmiştir.[7]

Oğuzlar ve Hazarlar karşısında alınan yenilgi üzerine Don Nehri dolaylarına itilen Peçenekler ise Dinyeper ve Don arasındaki Karadeniz civarında “Levedia” adındaki topraklarda yaşayan Macarları yenerek onların batıya doğru kaçmalarına sebep oldu. Bizans imparatoru tarafından görevlendirilen Selanikli Konstantin'in, 860/861 yılında Hersonisos üzerinden Hazar ülkesine giderken yolda Macarların saldırısına uğradığı göz önünde bulundurulduğunda bu tarihlerde Peçeneklerin henüz İdil’in batısına gitmedikleri düşünülmektedir. Batı Polonya’daki Prüm manastırının baş keşişi olan Regino’nun duyduklarından yola çıkarak yazdığı 899 yılı kroniklerinde Peçeneklerin Macarları “Levedia”’dan çıkarmalarının tarihi 889 olarak belirtilmiştir. Daha öncede belirtildiği gibi, Uz baskısı sonucu Peçeneklerin çoğu batıya doğru çekilirken bunların bir kısmı da Oğuzlara tabi olmuş ve yurtlarını terk etmeyerek Oğuzların hakimiyetinde yaşamaya devam etmişlerdir.

Macarlar aldıkları ağır mağlubiyet sonucunda Dinyeper ile Prut arasındaki günümüz Moldova ve Besarabya topraklarındaki, “nehirler arası” anlamında gelen Etelköz’e yerleşmiştir. Peçeneklerin Macarları yendiği bu tarihi 885 yılı olarak belirten tarihçilerde bulunurken, Peçeneklerin Macarları Azak Denizi kuzeyindeki Ledibiya adını verdikleri topraklardan attığı tarihi 889-893 arasındaki dönem olarak belirten tarihçiler de bulunmaktadır.[10] 895 yılında Bizans İmparatoruyla anlaşarak Bulgar Krallığı'na saldıran Macarlar başta bazı başarılar elde etse de, Bizans’a karşı başarı sağlayan Bulgar Kralı Simeon’un baskını nedeniyle ağır kayıplar vererek geri çekilmek zorunda kalmışlardır. Bunu fırsat bilen Peçeneklerin ikinci büyük saldırısı sonrasında Macarlar, Etelköz’den ayrılarak Arpad’ın önderliğinde 896 yılında Tisa Nehri boyunca Karpat Havzasına yerleşmişlerdir.[11]. Macarların uzaklaştırılmasıyla da Peçenekler 1060 yılına kadar Tuna dolaylarına kadar olan geniş bölgede hakimiyet kurmuşlardır.

Arap gezgin İbn Fadlan 10. yüzyılın ilk yarısında Hazar’ın doğusundaki Türk topraklarını gezerken Ural civarındaki Çalkar Gölü yakınında rastladığı Oğuzlarla birlikte yaşayan Peçenekler hakkında bilgi vermiştir. Bu da Peçeneklerin bazılarının Oğuz boy birliği içerisindeki bir boy olarak onlarla birlikte hareket ettiğini göstermektedir.[12]. Ebülgazi Bahadır Han’ın Şecere-i Terakime adlı eserinde Oğuzların saldırısından kaçmayıp onlara tabi olarak eski yurtlarında kalmayı sürdüren Peçeneklerin, özellikle Salurların arasına karıştıkları ve Oğuz-Peçenek karışımı olarak İçki-Salır boylarının ortaya çıktığı belirtilmektedir[8]

10. yüzyılın ikinci yarısında adı bilinmeyen bir yazar tarafından hazırlanan Hudûd el-âlem adlı kitapta yazar Peçenekleri, Hazar ve Türk Peçenekleri olmak üzere ikiye ayırırken Hazar Peçeneklerinin daha önce Türk Peçeneklerinin bir grubu olduğunu belirtilmektedir. Bu kitapta Türk Peçeneklerinin ülkesi tanıtılırken doğusunda Oğuzlar, güneyinde Burtaslar ve Baradûslar (İdil Bulgarları), batısında Macarlar (Başkurdistan taraflarında yaşadıkları dönem) ve Ruslar, kuzeyinde Ruthâ Nehri vardır. Bu ülkenin halkını her bakımdan Kimeklere benzeten yazar, yerleşim birimine sahip olmayan Peçeneklerin bütün komşuları ile savaş hâlinde olduğunu belirtmektedir. Hazar Peçenekleri tanımlanırken de bunların Peçenek Türklerinin üyeleri olduğu fakat gelip fethettikten sonra buraya yerleştikleri belirtilmektedir. Ülkenin doğusunda Hazar Dağları, güneyinde Alanlar, batısında Gurz Denizi (Karadeniz ya da Azak Denizi), kuzeyinde Mirvat bulunmaktadır. Ancak söz konusu eserin çevirisini yapan Rus tarihçi Minorsky bu durumu, eserin Peçeneklerin farklı dönemlerini anlatmasından ortaya çıktığını belirtmektedir. Yani yazar Peçeneklerin İdil boylarında yaşadıkları dönemi Türk Peçenekleri, Don Nehri dolaylarına gelip yaşadıkları dönemi de Hazar Peçenekleri olarak tanımlamıştır.

De Administrando Imperio adlı eserde Macarlar’ı Karpatlar ve Pannonya’ya süren Peçenek boylarının yeni yurt edindikleri toprakları kendi aralarında bölüştürdükleri görülmektedir. Bu esere göre boylar önce Dinyeper’in sağı ve solu olmak üzere ikiye bölünmüşlerdir. 950 yılı Bizans kaynaklarında Karabay boyu hariç diğer boyların başlarında kullanılan sıfatlar bulunduğu görülmektedir. Yavdiertim, Kuarçiçur, Kabuksınyula, Surukülbey, Borotalmat, Yazıkopon ve Bulaçoban boylarının başında kullanılan sıfatların büyük olasılıkla bayraklarının rengiyle alakalı verildiği düşünülmektedir. Külbey, Çur, Talmat ve Çoban boyları Dinyeper’in doğu ve kuzey kısımlarında, Kopon/Kaban boyu Dinyeper’in aşağı kısımlarında, Yula, Karabay ve Ertim boyları da Dinyeper’in batı ve kuzey kısımlarında yerleşmiştir. Don Nehri’nin batısındaki Karadeniz’in kuzeyinden Tuna Nehri’ne kadar olan geniş bir coğrafyada hakimiyet kuran Peçenekler bozkır kültürüne uygun olarak göçebe bir yaşam sürerken, yaptıkları akınlarla elde ettikleri köle ve malzeme gibi çokça ganimet sayesinde de zenginleşmeye başlamışlardır. Peçenekler, Bulgarlarla birlikte olup Macarlar’ı ağır bir mağlubiyete uğrattıktan sonra Tuna’nın Karadeniz’e döküldüğü topraklar nedeniyle Bulgarlarla araları bozulmaya başlamıştır. Esasen Macarlar’ın Karpatlar ve Pannonya’ya kovulmasından sonra Tuna’nın sol sahilinde Peçenekler’in hakimiyet kurması Bulgarlar için rahatsızlık veren bir durumdu. Bizanslılar, Bulgarlarla olan mücadelelerinde Peçenekler’i kullanmak amacıyla çeşitli girişimlerde bulunmuşlardır. Bizans’ın Hersonisos Stratigosu Joann Bogas, Peçenekler’i Bulgarlar’a saldırmaya ikna ederek onları Tuna kıyısına kadar getirmiş ancak kendisi Peçenekler’i Tuna’nın karşısına geçirecek ileriki yıllarda taht ortağı da olacak olan amiral Romanos Lekapenos anlaşmazlığına düşünce Peçenekler’de topraklarına geri çekildi. Peçenek desteğinden mahsur kalan Bizanslılar’da Achelous Muharebesi’nde Birinci Bulgar İmparatorluğu karşısında ağır bir mağlubiyet aldı.

Burada Peçenekler’den bahsederken 8 boydan oluşan topluluğun hepsinin birlik olarak hareket ettiği düşünülmemelidir. Tarihi kaynaklar incelendiğinde bu boylardan bazılarının Macaristan’a güneyden, doğudan ve kuzeyden olmak üzere giriş yaptığı görülmektedir. Güneyden gelenlerin Demirkapı yoluyla, doğudan gelenler Karpat Dağları’nın güney geçitlerini takiben Maros (Mureş) ve Szamos (Someş) nehirlerini takip ederek batı yönünde ilerleyerek Erdel, Sebeș-Körös ve Szamos ovalarına gelmişlerdir. Kuzeyden gelenler ise Karpat Dağları’nı Seret ve Prut Nehirlerinden geçerek Tisa’ya yerleşmişlerdir. Buna göre Peçenekler’in en batı sınırını Karpatların doğu eteklerinde bulunan Siret Nehri oluşturmaktaydı. Peçeneklerin 10. yüzyılın başında Tisa bölgesine girişleri Árpád zamanına tarihlenmektedir. Arpad’ın oğlu olan Macar reisi Zolta (907-947) zamanında (Gesta Hungarorum’a göre 931 senesi) Peçenekler'i, Alman hücumuna karşı koymak üzere topraklarının batı sınırında Fertő gölü (Masony bataklıkları olarak da geçiyor) boyuna yerleştirmiştir. Taksony (950’li-960’lı yıllar/970 civarı) zamanında birçok Peçenek boyunun Macaristan’a geldiği, başlarında Tanuzaba isimli bir reislerinin bulunduğu ve Kuzey Macaristan’da Kemej arazisine yerleştirildikleri bilinmektedir. Hatta Dük Taksony’nin de Peçenek asıllı bir prensesle evlenerek bu halkla iyi ilişkiler sürdürmeyi hedeflediği hanedanlık ilişkileri sağlamıştır.

Ruslarla olan münasebetleri

Peçeneklerin I. Svyatoslav’ın “skyth”lerine saldırışı (İoannis Skilicis’in eserinden)
Peçenekler 860-889 yılları arasından itibaren İdil Nehri’ni geçerek Güney Rusya bozkırlarında görülmeye başlamıştı. Rus kroniklerinde Peçenekler’den ilk defa 915 yılındaki kayıtlarda bahsedilmekle birlikte onların 889 yılında Kiev dolaylarına geldiği bilinmektedir. Bu nedenle 915’den önce de Ruslar ile Peçenekler’in karşılaştığını söylemek yanlış olmayacaktır. Rus kroniklerinde Peçenekler’in 917 yılında Bizans’a destek için Tuna dolaylarına giderken, Kiev Knezliği I. İgor'la barış yaparak bu harekâta giriştikleri belirtilmektedir. 920 yılında I. İgor’un düzenlediği sefer dışında Ruslarla Peçenekler arasında önemli bir çarpışma görülmemiştir. Hatta kayıtlara göre bu dönemlerde Peçenekler ile Ruslar arasında yoğun bir ticari faaliyet görülürken, Rus tacirler özellikle Bizans ile ticaret yapmak istediğinde Peçenekler’den izin almak zorundaydı. Bu dönemde bazı Peçenekler’in de Rus Knezi için paralı asker olarak görev yaptığı görülmektedir.

I. igor 941 yılında gemilerle düzenlediği Konstantinopolis Kuşatması’nda aldığı ağır yenilgi sonrasında 944 yılında yeniden Bizans’a doğru sefere çıktığında bu sefer yanında paralı Peçenek askerleri de bulunmaktaydı. Ancak İgor, Bizanslılar ile barış yaptığından dolayı geri çekildiğinde Peçenekler geri dönmeyip Bulgar topraklarına akınlar düzenlemiştir. Peçenek-Rus ilişkileri bir süre daha barış içerisinde geçti. I. İgor’un ölümünden sonra karısı Olga’nın naipliği sonrasında oğlu I. Svyatoslav Kiev Knezi olmuştu. Svyatoslav, Peçeneklerle çatışmaya girmeden bazı Slav boyları ile Hazarlarla mücadeleye giriştikten sonra Bulgar saldırıları karşısında sıkışık bir durumda kalan Bizanslar’ın yardım talebini kabul ederek 967 yılı Ağustos’unda Tuna’yı geçerek Bulgarlar’ın önemli bir şehri olan Veliki Preslav dahil bazı şehirleri ele geçirdi. Bu sırada nedeni bilinmemekle birlikte Peçenekler 968 yılında Kiev’i kuşattılar. Ancak kuşatma ekipmanlarına sahip olmayan Peçenekler bir süre sonra muhtemelen Svyatoslav’ın yardıma gelmesi üzerine çekilmişlerdir. Svyatoslav, 969 yılında yeniden Bulgarlar üzerine sefere çıktığında bazı Peçenek askerleri yanında yer almaktaydı. Ruslar’ın Bulgarları yenerek Tuna dolaylarına yerleşmesinden rahatsız olan Bizans İmparatoru I. İoannis’in düzenlediği sefer sonucunda Svyatoslav geri çekilmek zorunda kaldı. Peçenekler 970 yılında Kiev Knezliğinin Bizanslılar üzerine düzenlediği sefer kapsamında günümüz Lüleburgaz’ında yaşanan ve Bizans’ın galibiyetiyle sonuçlanan Arcadiopolis Muharebesinde de Ruslar’ın yanında yer aldılar. O dönemin siyasetine uygun olarak Peçenek-Rus ilişkileri çok değişken bir düzeydeydi. Peçenekler büyük ihtimalle Bizans’ın kışkırtmasıyla başbuğları Küre önderliğinde, büyük ganimetlerle Kiev’e dönmekte olan Svyatoslav ve kuvvetlerini 972 yılı ilkbaharında Dinyeper Nehri içerisindeki Khortytsia Adası yakınlarındaki şelalelerde pusuya düşürdüler. Ruslar’ın çok azı bu pusudan sağ kurtulabilirken Kiev Knezi Svyatoslav dahil olmak üzere çoğu da öldürüldü. Hatta Peçenek başbuğu Küre zaferini kutlamak için Svyatoslav’un kafatasından kendisine kadeh yaptırmıştır. Svyatoslav’ın ölümünden sonra oğulları Yaropolk ile Vladimir arasındaki çarpışmalar esnasında Peçenekler Tuna boylarına kadar daha rahat akınlarda bulunabiliyorlardı. Vladimir 980 yılında kardeşini ortadan kaldırınca Peçeneklerle mücadeleye girişti. Rus ve Peçenekler arasında çok sayıda küçük çaplı çatışmalar olduktan sonra Peçenekler 996’da Ruslar üzerine sefere çıktılar. 6 Ağustos’ta yapılan savaşta da Vladimir’i ağır şekilde yenilgiye uğrattılar. Sonrasında Belgorod’u kuşatsalar da bir süre sonra geri çekildiler. Sonrasında da Vasil'kov’u da benzer şekilde kısa süreliğine kuşattılar.


1015 yılında Avrupa (Peçenekler mavi ile gösteriliyor.)
Vladimir’in ölümünden sonra Ruslar arasında yaşanan iç savaşta da rol oynayan Peçenekler, Svyatopolk’u destekleseler de başarılı olamamıştı. Ancak Svyatopolk kayınpederi I. Bolesław Chrobry’nin desteğiyle 1015’de Kiev Büyük Knezi olabilmişti. 1018 yılında Yaroslav Kiev’i ele geçirince Svyatopolk’un Peçenekler’e sığındığı görülmektedir. Peçenekler 1019’da Svyatopolk ile birlikte Yaroslav’a saldırsalar da mağlup olarak geri çekildiler. Bundan sonraki yıllarda Peçenekler’in Karadeniz’in kuzeyinden daha batıya doğru hareket ederek Tuna’nın sol sahiline doğru gittikleri görülmektedir. Peçenekler, 1018’de Birinci Bulgar İmparatorluğu’nun Bizans tarafından ortadan kaldırılmasıyla doğrudan Bizans’la komşu olmuşlardı. Bundan sonra küçük çaplı Peçenek akınları görülmekle birlikte 1026’da Tuna’yı geçen Peçenekler Bulgaristan topraklarına büyük bir saldırı gerçekleştirmiştir. Bu saldırıda bi çok Bizans askeri öldürülürken, çok sayıda da Bizans komutanı esir edilmiştir. Ancak toparlanan Bizanslılar karşı hücumla Peçenekleri yeniden Tuna’nın ötesine geri çekilmeye mecbur bırakmışlardır. 1030 yılından itibaren Bizans’ın uyguladığı ekonomik reformlar buradaki halk tarafından kabul görmeyerek isyanlara sebep olmuştur. Bunu fırsat bilen Peçenekler’in 1032 ve 1035/36 yıllarında Selanik’e kadar uzanan topraklara akınlar düzenledikleri görülmektedir. Bazı tarihçiler Peçenekler’in bu yeni topraklardaki zenginliği gördüklerinden dolayı, Karadeniz’in kuzeyindeki Rus sınırında yer alan topraklarını bırakarak buralara yerleşmeye başladıklarını düşünmektedirler. Ayrıca Rus kroniklerine göre 1034 ya da 1036’da Kiev Büyük Knezi I. Yaroslav (Kiev Büyük Knezi)’ın Kiev yakınlarında bazı Peçenek boylarını ağır bir yenilgiye uğrattığı bilgisini değerlendiren bir takım tarihçiler, bu mağlubiyetinde Peçenekler’in Tuna dolaylarına yerleşmesinde etkisinin olacağını belirtmektedir. Ancak bazı tarihçilere göre ise Ruslar’ın Torki/Torkil olarak adlandırdığı Uzlar’ın Dinyeper’in doğusuna gelmeleriyle birlikte Peçenekler’in Tuna dolaylarına kaymak zorunda kaldıkları şeklindedir. Uzlar Karadeniz’in kuzeyine yerleştiğinde burada kalmayı sürdüren Peçenek boylarının bazıları onlara tabi olurken, bazılarının da Ruslar’a tabi olarak Kiev Knezliğinin güney hudutlarında sınır muhafızı olarak yaşamlarını sürdürmüşlerdir. Yine bu dönemde bazı Peçenek kitlelerinin de Tisa ve yan kolu Samoş Nehri dolaylarından Macar topraklarına girdiği bilinmektedir. Eski düşman olmakla birlikte Macarlar, özellikle bu savaşçı topluluk üyelerinin topraklarında yaşamasına izin vererek onların savaşçılığından faydalanmaya çalışmıştır.

İç savaş ve Bizans'la olan ilişkiler

1040–70 yılları arasından Peçeneklerin yaşam alanı (Haritada Patzinaks olarak belirtilmekte)
Peçenekler aslında bir boylar konfederasyonu olup, birbirleriyle her zaman anlaştıkları söylenememektedir. Bazı Peçenek kabilelerinin iç anlaşmazlıklar ve Uz tehdidi nedeniyle 10. yüzyılın ikinci yarısından itibaren Macar topraklarına yerleştikleri görülmektedir. Peçenekler’in kadim düşmanı olan Uzlar’da 1030 yılından itibaren doğudan gelip İdil Nehri dolaylarına gelen Kıpçak-Kuman baskısını yaşamaktaydı. Uzlar’ın Kıpçak-Kuman baskısı nedeniyle Don boylarından çıkarılmaları, Peçenekler’inde Uz baskısı nedeniyle Dinyeper’in akışa göre sağındaki topraklara sürülmesine sebep olmuştu. Bizanslı vakanüvis Georgios Kedrenos 1050 yılında bitirdiği eserinde Peçenekler’in, Pannonia’dan Dinyeper’e kadar uzanan topraklarda yaşadığı belirtilmiştir.

1048/49 yıllarında Peçenekler arasında büyük bir iç savaş başlamıştır. Peçenekler’in 9. yüzyıl ortalarında Yayık Nehri ve İdil Nehri taraflarında 8 boy ve bunlara bağlı kırk oymaktan müteşekkil olarak yaşadığı Bizans kaynaklarından bilinmektedir. Bizanslı tarihçi Georgios Kedrenos “Kısa Dünya Tarihi” adlı eserinde, Peçeneklerin 13 kabileden ibaret olduğu ve Peçenekler’in liderinin de asil bir kabileye mensup İlter oğlu Turak olduğu belirtilmiştir. Uzlarla mücadelede yeterli olmayan ve savaşmak yerine saklanan Turak ile Peçenekler içerisinde asil bir kabileden olmamakla birlikte Uzlarla çetin mücadeleler vererek onları püskürten Balçar oğlu Kegen arasında güç mücadelesi başlamıştı. Turak kendisine tehdit olarak gördüğü Kegen’i ortadan kaldırmaya çalışsa da başarılı olamamış Kegen’de diğer kabileleri kendi yanına çekmeye çalışmıştır. Ancak Kegen, talebine sadece iki kabile iştirak edince, bir süre çatışmadan sonra 20.000 Peçenekle birlikte Bizan’a sığınmak zorunda kaldı. Hristiyanlığı kabul eden Kegen (vaftiz ismiyle Ioannes/John) ve adamlarına Bizans İmparatorunca Tuna boylarında (Silistre civarları) kale ve araziler verildi. Bizans kaynaklarında bahsi geçen Paradunavon (Paristrion) Eyaleti artık Peçenekler’in doğal yaşam alanı hâline gelmiştir. Kegen bundan sonra 1048 yılı yazında Turak’ın topraklarına akınlar düzenleyerek ana Peçenek kabilelerine çokça kayıp verdirmiştir. Bunun üzerine Turak kış ayında kalabalık bir orduyla buz tutmuş Tuna Nehrini rahatlıkla geçerek Bizans’a saldırıya geçti. Kegen ve Bizans kuvvetlerinin vur kaç saldırılarına maruz kalan Turak idaresindeki Peçenekler, baş gösteren salgın hastalık ve soğuk hava şartları nedeniyle güçsüz duruma düşmüştü. Sonunda durumun kendi lehlerine döndüğünü anlayan Kegen’in Bizans komutanlarını ikna etmesiyle Peçenekler üzerine saldırı düzenlendi. Savaş sonucu Turak ve Peçenek ordusu teslim olmak zorunda kaldı. Kegen teslim olan Peçenekler’i cezalandırmak istese de Bizans komutanları Peçenekler’i silahsızlandırarak onları Niş ve Sofya arasındaki ovalık araziler ile Kuzey Makedonya’daki boş köylere yerleşik düzene geçirmişlerdir. Turak’ın da içinde olduğu 140 Peçenek beyi ise İstanbul’a götürülerek İmparatorun huzuruna çıkarılmıştır. İmparatorun huzurunda Hristiyanlığı kabul eden Turak ve beylerde, çeşitli rütbeler ve mevkiler verilerek Bizans’a hizmet etmeye başlamışlardır. Bizanslılar çok kısa sürede bu Peçenekler’den de yararlanmaya çalışmış ve 1049 yılında Anadolu’daki Selçuklu ilerlemesine karşı dört bey komutasında (Sulçe, Selte, Karaman ve Kataleym) topladıkları 15.000 atlı Peçenek ordusunu Üsküdar’a çıkararak Anadolu içlerine hareketle görevlendirmiştir. Ancak Peçenek ileri gelenlerinin yaptığı istişarede Kateleym adlı bey, Anadolu içlerine ilerleyemeyerek Bulgaristan taraflarında yerleştirilen Peçeneklerin yanına gitmeye onları ikna etmiştir. Bunlar Boğaz’ı atlarıyla birlikte yüzerek geçip Büyükdere yakınlarında karaya çıkarak Balkanlara geçmişlerdir. Burada zorla yerleşik hayata geçirilen Peçenekler’in çoğu onlara katılarak ilk önce Osam Nehri deltası dolaylarına, Bizans kuvvetlerinin üzerlerine gelmesi üzerine de Selte adlı beyin idaresinde kısa süren bir direnişten sonra Şumnu yakınlarındaki Yüztepe adlı mevkiye yerleştiler.

Bizans bu bağımsız Peçenek kitlelerinden rahatsız olunca Kegen’i İstanbul’a çağırmış, o da kalabalık bir orduyla İstanbul önlerine gelmiştir. Kegen burada uğradığı suikasttan yaralı olarak kurtulunca, oğulları Balçar ve Gulinos suikastçıları alarak diğer beylerle birlikte İmparatorun huzuruna çıkmış, imparatorda suikastçıların Kegen’in Bizans’a ihanet etmeyi planladığı ve şehre saldırmayı düşündüğünü söylemesi üzerine Kegen ve adamları şehirde rehin olarak tutulmaya başlanmıştır. Bunu haber alan şehir dışındaki Peçenek güçleri de Yüztepe’ye giderek oradaki Peçenek kitleleriyle anlaşmıştır. Birleşen Peçenekler, Balkanlardan Edirne’ye kadar uzanan Trakya topraklarına saldırırken, üzerlerine gelen Bizans kuvvetlerini de Dampoli Kalesi yakınlarında ağır bir mağlubiyete uğrattılar. Bu yenilgi nedeniyle güç durumda kalan Bizanslılar, elinde rehin bulunan eski Peçenek reisi Turak ve çok sayıda beyi serbest bırakarak onlarla barış yapmayı umut etmiştir. Ancak Turak ve diğer Peçenek beyleri, Bizans’a sadık kalacakları ve tekrar İstanbul’a döneceklerine dair yemin etselerde Yüztepe mevkiine gelince bu yeminlerine sadık kalmayarak kabilelerine liderlik etmeye başlamışlardır. Bizanslılar bunun üzerine Anadolu’daki çoğu eyaletten asker topladıkları gibi paralı Frank paralı askerlerini de getirterek Yüztepe’deki Peçenekler üzerine sefere çıktı. Peçenekler 1049 yılı sonbaharında, Yüztepe yakınlarındaki Diakane olarak adlandırılan yerde Bizanslılar’ı ağır bir yenilgiye uğratmış ve Trakya’yı baştan sona yağmalamıştır. Peçenekler 8 Haziran 1050 yılına gelindiğinde Edirne’yi kuşatmışsa da bir süre sonra kuşatmadan vazgeçerek Makedonya ve Trakya topraklarında yağmaya girişmişlerdir. Bizanslılar bu sıkışık durum karşısında yeniden Peçeneklerle barış çalışmalarına başlamış ve bu amaçla da rehin tuttukları Kegen’i 1051 yılı başlarında elçi olarak Peçenekler’e yollasada onlar, daha önceleri kendilerine saldırgan davranışlar sergileyen Kegen’i karşılarında gördüklerinde onu linç ederek öldürmüşlerdir. Bizans İmparatorluğu bu sefer Frank ve Vareg paralı askerlerle desteklenen ancak küçük sayılabilecek bir kuvvetle, Peçenekler’e çete saldırıları şeklinde pusu savaşıyla oldukça başarılı sonuçlar alarak Peçenek baskısını bir miktar kırabilmiştir. Kendilerine güven gelmesiyle yeniden Peçenek merkezi olan Yüztepe’ye saldırıya geçen Bizans güçleri 1053 yılı ilkbaharında Preslav tarafına geldiklerinde Peçenek güçlerinden korkarak geri çekilmeye çalışsa da Bulgaristan valisi Basil’de dahil olmak üzere çok sayıda Bizans askeri ölmüştür. Bu zorlu durum karşısında iyice güçsüzleşen Bizans’da vergi ödemek ve bulundukları topraklarda verilen otonomi kaydıyla Peçeneklerle 30 yıl süreli bir barış antlaşması yaptı. Ancak kaynaklarda 1059’da Bizans-Peçenek çatışmaları görülmekte olduğundan bu barışın pekte uzun süreli olmadığı anlaşılmaktadır. Bizans’ın Peçeneklere verdiği bu otonomiyle ilgili olarak Silistre’de bulunan tarihi mühürde Paradunavon (Paristrion) Eyaleti’nde “Patzinakia” özerk bölgesinin varlığı keşfedilmiştir. Peçenekler o dönemde Dobruca bölgesinde oldukça yayılmıştır.[13]

Daha önceden bahsedildiği gibi Kuman-Kıpçak ilerleyişi nedeniyle Peçeneklerin eski düşmanı olan Uzlar, Tuna’nın kuzeyine kadar gelmişlerdi. Yeni bir Kuman-Kıpçak hareketinin sonucunda 1064 yılı sonu ve 1065 yılı başı kışında Uzlar, donan Tuna’yı geçerek etrafı tahrip ederek Balkan içlerine kadar ilerlediler. Ancak bu sefer dağınık hareket etmeleri ve soğuk havaya bağlı olarak yaşanan salgınlar nedeniyle zayıf duruma düşmeleri üzerine, Peçenekler ve Bulgarlar tarafından kısa sürede imha edildiler. Bu katliamdan kurtulabilen Uzlar'ın bir kısmı Peçenekler'e tabi olurken, önemli bir kısmı ise Bizans’a sığınarak özellikle Makedonya olmak üzere Bizans topraklarına yerleştirildiler ve kısa sürede asimile olarak tarih sahneden silindiler. Peçenekler bu dönemlerde Bizansta yaşanan iç savaştan da istifade ederek Tuna dolaylarında iyice yayılmışlardı. Bu dönem kayıtlarında Silistre kalesi Tatuş/Tatos adlı bir Peçenek beyinin elindeydi. Bizans kaynaklarına göre 1067 yılında da Bizans topraklarına Peçenek saldırısı görülmüştür.

Macar kroniklerinde 1068 yılında Karpatlar üzerinden Transilvanya topraklarını yağmalayıp yıkan muhtemelen Peçenekler’in önderliğindeki Uz ve Kumanlarında yer aldığı pagan topluluğa karşı Macar kralı Solomon (Macaristan Kralı) önderliğinde günümüz Romanya’sının kuzeyindeki Lechința yakınlarında yaşanan Kerlés Muharebesine önemli bir galibiyet aldı. 1071 yılına gelindiğinde muhtemelen Bizans’ın kışkırtmasıyla o dönem Macaristan Krallığı topraklarında yer alan tarihi Sirem bölgesine yeni bir Peçenek saldırısı meydana geldiği görülmektedir[14].

Bizanslar ile Peçenekler arasında çatışmalar olmakla birlikte, Bizans’ın Anadolu’da Selçuklular üzerine yapılan seferlerinde Bizans topraklarına yerleşmiş Uz ve Peçenekler’in yanı sıra paralı asker olarak tutulan Peçenek güçleri de bulunmaktaydı. Malazgirt Muharebesinde Bizans ordusunda görevli Peçeneklerin büyük çoğunluğunun saf değiştirerek Selçukluların hizmetine girdiği ya da savaş alanından çekildiği bilinmektedir. Bununla birlikte esir düşen Peçenekler’inde Selçukluların hizmetine girmiş olması muhtemeldir. Malazgirt Muharebesinden sonra Balkanlarda Bizans'ın otoritesi daha da sarsılmıştı. Bizans’ın Tuna boyları genel valisi olan Nestor; Bizans idaresinden hoşnutsuz kitleleri isyan ettirerek Tatos komutasındaki Peçeneklerin desteğini de aldıktan sonra 1074 yılında İstanbul surlarına kadar dayanmıştı. 1078’de imparator VII. Mihail’e karşı, generallerinden Nikeforos Bryennios Balkanlarda, General Nikiforos’da Anadolu’dan harekete geçmişti. Peçenekler Makedonyayı yağmaladıktan sonra beklemediği bir anda Nikeforos Bryennios’u da Edirne’de kuşatma altına aldılar. Zor durumda kalan Bryennios’da Peçenekler’e yüklü bir miktar ödeyerek onları uzaklaştırabilmiştir. 1078/79’da III. Nikiforos, ilerleyen yıllarda imparator olacak General Aleksios Komnenos’u Bryennios üzerine yolladı. Peçenekler’in, Aleksios’un öncü birliklerini yenip ganimetleri toplayarak geri dönmeleri üzerinde güçsüz kalan Bryennios, 1078’de Yolçatı’da yaşanan Kalavrye Muharebesini kaybederek esir düştü. Peçenekler bundan sonra Pavlusçuluk öğretisi nedeniyle Bizans’la ilişkisi bozuk olan topluluklarla ilişki kurarak Bizans’a saldırılarda bulundular. Ancak Pavlusçular’ın lideri imparatorla anlaşınca yalnız kalan Peçenekler’de General Aleksios Komnenos tarafından yenilgiye uğratılarak Trakya’dan sürüldüler. 1084 yılında Bulgar Pavlusçuları, Bizans’ın kendilerine karşı yürüttüğü zalimce müdahale nedeniyle Travl (Tervel?) adındaki bir kişi önderliğinde Filibe’de isyan başlatmıştır. Bu kişi Peçenek liderlerinden birinin kızıyla da evlenerek Peçeneklerle de iyi ilişkiler kurmuştur. 1086’da Peçenekler’in katılımıyla bu isyan hareketinin büyümesiyle İmparator I. Aleksios’da bunların üzerine bir ordu yollamış, ancak Peçenekler’in saldırısında Bizans ordusu Filibe yakınlarındaki Beliotoba Kalesi yakınlarında ağır bir mağlubiyet almıştır. Ancak Bizans kuvvetlerinin ikinci seferinde Peçenekler ana toprakları olan Tuna dolaylarına çekilmek zorunda kalmıştır.

Kumanlar'la temas, Bizans'a karşı son seferleri ve tarih sahnesinden silinmeleri
1087 yılı ilkbaharında Tselgu (Çelgü) Han önderliğindeki Kumanlar ve Peçenekler ile birlikte eski Macar Kralı Solomon’unda yer aldığı kuvvetler Bizans topraklarına saldırıya geçtiler.[15] Trakya dolaylarında Nikola Maurokatakalon idaresindeki Bizans kuvvetleriyle yapılan savaşta Peçenek-Kuman güçleri yenilerek kaçmak durumunda kaldı. Bu savaşta Tselgu (Çelgü) ile Solomon’da ölmüştür. Bu galibiyetten güç alan İmparator I. Aleksios, 1087 yılı Haziran’ında Peçenekler üzerine harekete geçti. Temmuz/Ağustos ayında Peçenek denetimindeki Derster (Silistre)'i kuşatan imparatora karşı Peçenek lideri de o dönemde Don Nehri ile Dinyester arasındaki topraklarda yaşayan Kumanlardan yardım istedi. Bizanslılar Silistre’yi ele geçiremeyince geri çekilmeye başlayınca, kaleden çıkan Peçenekler tarafından ağır bir yenilgiye uğratıldılar. Peçenekler bu galibiyet sayesinde büyükçe bir ganimet elde ettiler. Anna Komena’ya göre, savaştan sonra desteğe gelen Kumanlar, ganimetten pay istemiş ancak Peçenekler buna yanaşmayınca araları bozulmuştur. Bizans kışkırtması sonucu Kumanlar Peçenekler’e saldırarak onları yendikleri gibi Bizans ordusunun da tamamen imha etmesini de önlemiş oldular. Peçenekler Bizans üzerine doğru harekete geçerken, Kumanlar da Tuna dolaylarına gelmişti. Bizanslılar Peçeneklerle barış yaparken Kumanları da Dinyeper taraflarındaki topraklarına dönmeye ikna edebilmiştir. Peçenekler baş gösteren Kuman tehdidine karşı Balkan Geçitlerini de Bizanslılara geri vermiştir. Kuman tehdidinin ortadan kalkmasıyla Peçenekler yeniden Bizans’a saldırsa da kısa süre sonra barış yaptılar. Ancak Peçenekler barış yapmalarına rağmen geri dönmeyerek kışı Ergene Nehri dolaylarındaki Taurokomen’de geçirdikten sonra 1088 yılı ilkbaharında yeniden Bizans’a saldırdılar. Bundan sonraki yıllarda Peçeneklerin Tuna dolaylarına çekilmeyerek kışı Trakya topraklarında geçirdiği, ilkbahardan itibaren de Trakya ve Makedonya topraklarına sıklıkla saldırdıkları görülmektedir. Bizanslılarda bu dönemde Peçenekler ile mümkün olduğunca cephe savaşından kaçınmaktaydılar.

Tüm bunlar yaşanırken İzmir dolaylarında gücünü artırdıktan sonra bağımsız beyliğini kuran Çaka Bey Bizans İmparatorluğu'nun başkenti Konstantinopolis'i kuşatma amacıyla Trakya’daki Peçenekler ile 1090 yılında temasa geçmiştir. Çaka Bey karadan Peçeneklerin Gelibolu yarımadasını işgal etmesini beklerken, kendisinin de denizden İstanbul’u kuşatma niyeti vardı. Ancak kuşatılma tehdidine karşı Bizanslılar 1090/1091 kışında Kumanlar-Kıpçaklar ile irtibata geçmişti. 1091 Nisan’ında erken harekete geçen Peçenekler, Meriç ağzındaki Enez yakınlarında İmparatorun başında olduğu Bizans ordugâhının karşısına kendi ordugahlarını kurmuşlardır. Ancak Peçeneklerin saldırmayıp Çaka Bey’i beklemesi, Bizanslıların ikna ettiği 40.000 kişilik Kuman gücünün zamanında yardıma gelmesini sağladı. 29 Nisan 1091’de Enez yakınlarında meydana gelen Levounion Muharebesinde Peçenekler neredeyse tamamen imha edildi.[16] Bizanslılar aldıkları Peçenek esirlerinin çoğunu öldürürken kalan kısmını da Makedonya’ya yerleştirmişlerdir. Bu yerleşimlerden en bilineni 11. yüzyılda Bizans’a tabi olan Uz ve Peçeneklerin önceden yerleştirildiği Moglena şehri ve civarlarıdır. Kaçabilenler ise Tuna Nehri boyları ve Macaristan’a yerleşmişlerdir. Bu savaş Peçeneklerin önemli güç olarak tarih sahnesinden silinmesi anlamı da taşımaktadır.

Bundan sonraki yıllara ait tarihi kayıtlara bakıldığında bir süreliğine Balkanlar’da Peçenek saldırısı yaşanmamıştır. 1116’da Kumanlar’a tabi olarak yaşayan Peçenek ve Uzlar, Don Nehri dolaylarında Kumanlara karşı isyan çıkarsalarda başarılı olamayarak Rus Knezi Vladimir’e sığınmak zorunda kalmış ve Kiev dolaylarına yerleşmişlerdir. Ancak Peçenekler Rus topraklarında rahatsızlık çıkarınca 1121 yılında Ruz knezinin zoruyla ya da kendi istekleriyle Tuna dolaylarına gittiler. 1122’de Tuna’yı geçerek Bizans’a saldırıya geçen Peçenekler, Trakya’ya kadar toprakları yağmalasalar da Bizanslılar tarafından Berce (Eski Zağra) yakınlarındaki Beroia Muharebesinde yenilgiye uğratılmış ve esir edilenlerin bir kısmı da daha önceleri de olduğu gibi Bizans topraklarındaki Vardar Nehri boylarına, Makedonya, Sırbistan, Bosna ve Sofya çevrelerine zorunlu iskana tabi tutulmuşlardır. Kaçabilenlerin önemli bir kısmı da Macaristan Kralı II. Istvan tarafından iyi karşılanarak Peşte başta olmak üzere Macaristan’da çeşitli yerlere yerleştirilmişlerdir. Bizans kaynaklarında bundan sonra 1152 ve 1154’de Peçenek saldırılarından bahsedilirken, yağmacı Peçenekler bir süre sonra topraklarına geri dönmüştür. 1161-1171 yılları arasında yaşanan Peçenek saldırıları sonrasında Bizanslılar Tuna’yı geçsede Peçeneklerle karşılaşmadan geri dönmek zorunda kalmıştır. Bundan sonraki Bizans kaynaklarında Peçeneklerden paralı asker olarak istifade edilmeleriyle ilgili bahsedilirken, 13. yüzyıl başından itibaren Bizans kaynaklarında Peçenekler ilgili herhangi bir bilgi yer almamaya başlamıştır.

Peçenek izleri
Peçenek tarihi incelendiğinde; Ukrayna, güney-güneydoğu Polonya, Slovakya’nın batı ve güneyi, Avusturya’nın doğusu, Macaristan, Moldovya, Romanya, Bulgaristan, Makedonya, Yunanistan’ın kuzeyi ve Sırbistan topraklarına yayıldıkları görülmektedir. Peçenekler asimile olmakla birlikte, günümüzde onlarla ilişkilendirilen yerleşimlere rastlanabilmektedir.

Anadolu'da Peçenekler
Peçenekler tarih sahnesinden silinmekle birlikte bundan sonra onlarla ilgili az da olsa bilgi bulunmaktadır. Bizans’a tâbi olan Peçenekler’in bir kısmı Anadolu topraklarına yerleştirildiği bilinmektedir. Ancak bunlardan sadece Suriye’deki Türkmenler’e karşı Misis ve dolaylarına yerleştirilen Peçenekler’in kayıtları görülebilmektedir. Osmanlı kayıtlarında Hamman vilayeti Muarra köyüne bağlı Beçine/Beçini adında bir yer görülmektedir. Elbistan vilayetine bağlı Horman kazasının Küçük Becenek köyü ile Büyük Becenek adıyla bir mezra bulunmaktaydı. 1927 yılında İçişleri bakanlığınca hazırlanan Köylerimiz adlı kitapta; Ankara’nın merkez vilayetine bağlı Beçetek köyü, Zir nahiyesine bağlı Yukarı Beçenek köyü ve Şuba nahiyesine bağlı Peçenek köyü ile Şebinkarahisar Şuşehrinde Peçenek köyü bulunmaktaydı.

Günümüzde hala İç Anadolu'nun çeşitli yerlerinde birçoğu Türkmen geleneğini sürdüren Peçeneklerin yaşadığı bilinmektedir. Eskişehir, Ankara, Aksaray arasında bazı köy ve yer adları da bu görüşü desteklemektedir. (Ankara'nın Altındağ, Kazan, Çamlıdere ve Sincan ilçelerine bağlı Peçenek adında köyler vardır. Eskişehir'in Han ilçesinde Beçene köyü bulunmaktadır. Şereflikoçhisar ve bugün kısmen Aksaray İl sınırları içerisinde arada kalan bir kısım Kırsal Bölgesine ciddi sayıda Peçenekler yerleşmesi olmuş Bizans döneminde, burada Peçenek Çayırı ve bu Çayır boyu bulunan köylere eskiden bugüne Peçenek Köyleri denilmekte, Ayrıca Şırnak'ın İdil ilçesine bağlı Peçenek adlı bir köy daha vardır.) Bunlarla birlikte Gümüşhane ve Bayburt yöresinde de var oldukları bilinmektedir.

Aliuşağı, Şereflikoçhisar köyü halkının da Peçenek olduğu iddia edilir. 11. yüzyılda Bizans İmparatorluğu tarafından diğer Türk Devletlerine karşı tampon bölge oluşturulmak için İç Anadolu'da Tuz Gölü'nün doğusuna Aliuşağı'na ve bölge köylere yerleştirilen Peçenekler, burada Müslümanlığı kabul etmişlerdir. İlk ismi Uşak-ı Aliyyiyey-i Peçenek olan Aliuşağı köyü, günümüzdeki Aliuşağı köyünün kuzeyinde Peçenek Çayırının güneyinde bulunuyordu. Köyün ismi Osmanlı İmparatorluğu döneminde Aliuşağı oldu.

Trabzon'un Çaykara ilçesine bağlı Maraşlı (eski adıyla Nefs-i Paçan) köyüne ilk yerleşenlerin Peçenek Türkleri olduğu düşünülmektedir. Kahramanmaraş'ın Afşin ilçesindeki Berçenek (Tarlacık) ismindeki köyün Peçeneklerden kalma olduğu rivayet edilir.

Macaristan'da Peçenekler
Macar kaynaklarına göre Peçenekler Macaristan’a ilk yerleştiklerinde özgür olup genelde sınırları korumak için yerleştirilerek bir nevi buraları savunma için yaşamak zorundaydılar. Ancak ilk gelenler bir süre sonra Macarlarla birlikte Hristiyanlaşarak krallıkta önemli konumlara gelmeye başladılar. Macaristan Krallığı'nın hafif süvari birlikleri arasında Peçenekler 1051, 1074, 1116 ve 1146'da ortaya çıkmaktadır.[14] Ancak 13. yüzyılın ortalarından itibaren Peçenekler’in özgür bireyler olarak krallık kademelerinde üst düzey görevler almaya başladıkları görülmektedir. 13. ve 14. yüzyıllarda Peçenekler’in yaşadığı özerk topraklar Bissenorum adıyla bilinmektedir. Peçenekler, Macarlarla çok yakın ilişki içinde olduklarından tarihi Macar topluluklarının yaşadıkları bölgelerde çoğunun ismi kaybolmakla birlikte çok sayıda Peçenek isminden kaynaklı yerleşimler bulunmaktadır. Genel olarak dağınık olarak yerleştirilmekle birlikte en büyük bitişik Pecheneg bölgesi Székesfehérvár'ın güneydoğusundaki Sárvíz boyunca yaklaşık 80 km boyunca Tuna'ya kadar uzanıyordu. Burada, 46 Ortaçağ yerleşim biriminde Pecheneg mülk sahiplerini bulunamkta ve 30-32 köyün nüfusu ya tamamen ya da kısmen Peçeneklerden oluşmaktaydı.[14] Latince Macar tarihi kaynaklarında Peçenekler halk olarak; Bisseni, Bessi, Pecinati ve Pincennates biçimlerinde adlandırılmaktadır. Onlarla ilgili yer isimleri ise Beseneu, Besenew, Bessenew olarak görünmektedir. Ayrıca kişi adı olarak Bechenek ~ Bechenegh şeklinde verilmiştir. Günümüzde Macaristan'da Peçeneklerle ilişkili yerleşim yerleri aşağıdaki gibidir.
    

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar