IFJ-INTERNATIONAL FEDERATION OF JOURNALİST,
Hukukun Üstünlüğü ve Uyumluluk Direnci: Türkiye'nin Yolsuzluk ve Yaptırımların Ötesindeki Yolculuğu
28 Ağustos 2025
Giriş
Ağustos 2025'teki olaylar, yolsuzluk ve yönetişim sorunlarını bir kez daha Türkiye'nin uyumluluk gündeminin merkezine yerleştirdi. Muhalefet yanlısı belediye başkanlarının gözaltına alınmasından e-Devlet sistemi aracılığıyla sahte diplomaların ifşa edilmesine kadar son gelişmeler, hem kurumsal denetimde hem de yargı bağımsızlığında sistemik zaafları ortaya koyuyor. Bu skandallar, yalnızca Türkiye içinde değil, aynı zamanda zayıf yaptırımı küresel sonuçları olan bir uyumluluk riski olarak gören uluslararası düzenleyiciler arasında da denetimleri yoğunlaştırdı.
Yakın zamanda yapılan bir profesyonel anket bu algıyı doğruluyor: Katılımcıların %41'i, zayıf hukukun üstünlüğünü, yaptırımlara maruz kalma, siyasi müdahale veya kamuoyu güveninin aşınması endişelerini aşarak, Türkiye'deki işletmeler için en önemli uyumluluk riski olarak tanımladı. Bu düşünce, temel bir gerçeği vurguluyor: Güvenilir ve tarafsız bir hukukun üstünlüğü çerçevesi olmadan yaptırımlar ve yolsuzluk riskleri tam olarak ele alınamaz.
Şirketler, yatırımcılar ve politika yapıcılar için hukukun üstünlüğü açığı, daha yüksek uyum maliyetlerine, öngörülemeyen yaptırımlara ve itibar kaybına yol açıyor. Türkiye içinse uluslararası forumlardaki güvenilirliği zedeliyor ve yaptırımların uygulanmasına karşı savunmasızlığı artırıyor. İleriye giden yol, tepkisel soruşturmalardan ve kamuoyunun yakından izlediği gözaltılardan daha fazlasını gerektiriyor. Güveni yeniden tesis etmek, yaptırımları siyasetten ayırmak ve uyum standartlarını uluslararası beklentilerle uyumlu hale getirmek için yasal ve kurumsal çerçevelerin sistematik bir şekilde yeniden düzenlenmesini gerektiriyor.
Türkiye'de Mevcut Uyum Sorunları
Son zamanlarda artan yolsuzluk soruşturmaları, karmaşık bir uyum sorununa yol açtı. Yetkililer bu eylemleri hesap verebilirliğe bağlılığın bir göstergesi olarak sunarken, soruşturmaların muhalefet yönetimindeki belediyelerde yoğunlaşması, seçici uygulama endişelerini artırdı. Bu algılanan siyasallaşma, yargı sürecine olan güveni zedeliyor ve işletmelere uyum risklerinin yalnızca yasal ihlallerle değil, aynı zamanda siyasi dinamiklerle de bağlantılı olduğu sinyalini veriyor.
Aynı zamanda, sahte diploma skandalı, devlet sistemlerindeki dijital yönetişim ve kimlik doğrulamadaki kritik zayıflıkları ortaya çıkardı. E-Devlet kayıtlarının kişisel ve maddi kazanç elde etmek için manipüle edilebilmesi, kamu kurumlarına olan güveni sarsmış ve yönetişim başarısızlıklarının ihale usulsüzlükleri ve lisanslamada dolandırıcılık gibi daha geniş kapsamlı uyum risklerine nasıl yol açabileceğini gözler önüne sermiştir.
Uluslararası alanda, bu zayıflıklar yaptırımlara maruz kalma riskini artırmaktadır. Denetim tutarsız olduğunda ve yargı bağımsızlığı sorgulandığında, küresel düzenleyicilerin Türk menşeli kuruluşlara daha sıkı bir durum tespiti uygulama olasılığı daha yüksektir. Bu durum, özellikle savunma, havacılık ve stratejik mallar gibi hassas sektörlerde ticaret, finansman ve tedarik ortaklıklarının önünde engeller yaratmaktadır.
Bu nedenle, uyumun iki yönlü bir etkisi vardır: Yurt içinde işletmeler, uygulama ve kamu alımlarındaki belirsizlikle başa çıkmak zorundadır; uluslararası alanda ise itibar riskleri ve yoğunlaştırılmış dış denetimlerle mücadele etmek zorundadırlar. Her iki boyut da, hukukun üstünlüğü güçlendirilmedikçe, yolsuzluk soruşturmalarının Türkiye'nin uyum ortamını baltalayan yapısal riskleri ele almayan reaktif önlemler olarak kalacağı sonucunu desteklemektedir.
Hukukun Üstünlüğü Çerçevesindeki Yapısal Boşluklar
Türkiye'nin karşı karşıya olduğu uyum zorlukları, hukukun üstünlüğünü zayıflatan ve yolsuzlukla mücadele uygulamalarının etkinliğini sınırlayan kalıcı yapısal boşluklardan kaynaklanmaktadır. Bu boşluklar, yalnızca yerel hesap verebilirliği zayıflatmakla kalmayıp, aynı zamanda küresel ortaklara ve düzenleyicilere kurumsal kırılganlık sinyali vererek uluslararası uyum risklerini de artırmaktadır.
Yargı Bağımsızlığı en önemli endişe kaynağı olmaya devam etmektedir. Mahkemeler ve savcılar, özellikle kamuoyunda yankı uyandıran yolsuzluk davalarında siyasi etkiye açık olarak algılanmaktadır. Muhalif belediyelerin seçici bir şekilde hedef alınması, yargısal sonuçların hukukun tarafsız uygulanmasından ziyade siyasi kaygılarla şekillenebileceği algısını güçlendirmektedir. Bu algı, yasal süreçlere olan güveni zedelemekte ve işletmeleri uyum uyuşmazlıklarını çözmek için yargı yollarına başvurmaktan caydırmaktadır.
Kurumsal sorumluluğun olmaması sorunu daha da kötüleştirmektedir. Mevcut hükümler öncelikle bireysel sorumluluğa odaklanmakta ve şirketleri rüşvet, ihaleye fesat karıştırma veya yaptırım kaçırma gibi anlamlı cezai yaptırımların kapsamı dışında bırakmaktadır. Bu boşluk, kurumun kendisini caydırıcı cezalara maruz bırakmadan, suistimalin kurumsal yapılar içinde kurumsallaşmasına olanak tanır.
İhbarcı koruması da yetersizdir. Yolsuzluk uygulamalarını veya yaptırım ihlallerini tespit edebilecek çalışanlar ve yükleniciler, misilleme korkusu olmadan suistimalleri bildirmek için kapsamlı yasal güvencelerden yoksundur. Güvenli raporlama mekanizmalarının yokluğunda, kritik bilgiler gizli kalır ve uygulayıcılar
TÜRKİYE ORTA ASYA HABER KKUORDİNATÖRÜ
DÜNYA TÜRK HABER:WORLD TURKISH NEWS.Canada ORTA ASYA TÜRKİYE KUORDİNATÖRÜ ERTUĞRUL DEMİRÖZCAN IFJ-INTERNATIONAL FEDERATION OF JOURNLİST EUROSİANET Azerbaijan's leading opposition parties face threat of dissolution Three major opposition parties have been denied registration by the state despite their efforts to comply with a draconian new law. Azerbaijan's three most prominent opposition parties have been denied registration by the state and now face the possibility of being disbanded. They failed to meet the key criterion of the country's new highly restrictive law on political parties - proving that they have at least 5,000 members (through submitting a list with each member's name together with the...
Yorumlar
Yorum Gönder