IFJ-INTERNATIONAL FEDERATION OF JOURNALİST
Türkiye'de Yargısal Taciz
İmamoğlu Davası ve AİHM'in Kritik Rolü
Muhalefetin cumhurbaşkanı adayı Ekrem İmamoğlu'nun tutuklanması, Türkiye için tarihi bir dönüm noktası teşkil ediyor. Cem Tecimer, Verfassungsblog'daki son yazısında, yargısal tacizin Türkiye'de nasıl merkezi bir siyasi kontrol aracı haline geldiğini etkileyici bir şekilde ortaya koydu ve Ekrem İmamoğlu'nun suçlulaştırılmasının iç boyutlarına odaklandı. Bu yazı, bakış açısını Strazburg'a çevirerek bu analizi tamamlıyor ve geliştiriyor. Türkiye'nin "rekabetçi otoriterlik"ten "tam otoriterlik"e veya zayıf bir faşizm biçimine geçişinin simgesi olan İmamoğlu davasının, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) tarafından acil ve önleyici bir müdahale gerektirdiğini savunuyor. En önemlisi, Türkiye'deki son olayların geriye dönük değerlendirmeleri şu anda yetersiz. Telafisi imkansız siyasi hasarlar meydana gelmeden önce 18. Madde ve "soğutma etkisi" doktrininin devreye sokulması hayati önem taşıyor. Yargı tacizi, sistematik olarak muhalefeti etkisizleştirmeyi ve demokrasiyi bastırmayı amaçlar. AİHM şimdi harekete geçmezse, Avrupa'da demokratik anayasacılığın koruyucusu olma görevini yerine getirmek yerine, kendisini tarihsel bir gözlemci rolüne indirgeme riskiyle karşı karşıya kalacaktır.
Yargı Tacizinin İlk Örneği: "Aptalca Bir Dava"
Ekrem İmamoğlu, Erdoğan'ın dikkatini ilk olarak 2019 yerel seçimlerinde, CHP adayı olarak AKP'li Binali Yıldırım'ı kıl payı yendiğinde çekmişti. AKP'nin itirazları üzerine Yüksek Seçim Kurulu (YSK) seçimi iptal etti ve Haziran 2019'da İmamoğlu'nun oyların %54,22'sini alarak kesin bir zafer kazandığı seçim tekrarlandı. Erdoğan'ın 1994'teki belediye başkanlığı zaferinden bu yana İstanbul'u kazanan ilk İslamcı olmayan kişi olan İmamoğlu, kilit bir hedef haline geldi. O zamandan beri, Avrupa Konseyi'nin "yargı tacizi" olarak adlandırdığı durumla karşı karşıya kaldı; yani, uzun süreli hukuki engellerle bireyleri sindirmeyi veya susturmayı amaçlayan tekrarlanan yasal işlemlerle.
İmamoğlu'na karşı açılan ilk büyük yargı tacizi davası "Aptalca Dava"dan kaynaklandı. İmamoğlu, 30 Ekim 2019'da Strazburg'daki Avrupa Yerel ve Bölgesel Yönetimler Kongresi'nde yaptığı bir konuşmada, İstanbul seçimlerinin iptalini, mülteci krizini ve seçilmiş belediye başkanlarına kayyum atanmasını eleştirdi. İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, İmamoğlu'nu "Türkiye'yi şikayet etmek için Avrupa Parlamentosu'na giden aptal" olarak nitelendirerek misillemede bulundu. İmamoğlu da seçimi iptal edenleri "gerçek aptallar" olarak nitelendirerek karşılık verdi. Bu durum, hakkında, YSK üyelerini hedef aldığı iddiasıyla "kamu görevlilerine topluca hakaret etmek" (Madde 125/3-5) suçlamasıyla açılan bir ceza davasına yol açtı. Avukatları, söz konusu açıklamaların Soylu'ya yönelik olduğunu savundu ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) içtihatlarına ve hakaretin suç olmaktan çıkarılmasını savunan Avrupa Konseyi kararına atıfta bulundu.
Bu iddialara rağmen İmamoğlu, 2 yıl 7 ay 15 gün hapis cezasına çarptırıldı ve bu da, muhalefetin ortak adayı olarak çok daha zayıf bir aday olan Kemal Kılıçdaroğlu'nun katıldığı 2023 cumhurbaşkanlığı seçimlerinde aday olmasını engelleyecek bir siyasi yasakla sonuçlandı.
"Aptalca Dava" amacına ulaştı: Sadece caydırıcı bir rol oynamakla kalmadı (bkz. "soğutma etkisi doktrini"), aynı zamanda aşırı geniş ve muğlak bir yasal hükme dayalı ağır bir cezayı içeren siyasi amaçlı bir önlemdi. Hukuki süreç AİHS standartlarını ihlal etti.
Mevcut yargılamanın taciz edici niteliği -mahkumiyet kararının bulunmamasına rağmen- Akçam - Türkiye davasında, Mahkeme'nin belirsiz ve aşırı geniş bir hüküm uyarınca durdurulmuş bir ceza soruşturmasının bile caydırıcı bir etki yaratabileceğine ve mağdur statüsünü haklı çıkarabileceğine hükmettiği gerekçeyi tetiklemektedir. Dilipak - Türkiye davası ayrıca, böyle bir norma dayalı uzun bir ceza yargılamasının, sonucu ne olursa olsun, ifade özgürlüğüne bir müdahale teşkil edebileceğini teyit etmektedir. Bu davalar, kesin bir mahkumiyet kararının bulunmamasının, sürecin kendisinin caydırıcı bir etkiye sahip olduğu durumlarda kabul edilebilirliği engellemediğini göstermektedir. Mevcut davada, cezanın istisnai niteliği, şüpheli zamanlaması, siyasi faaliyetlere getirilen kısıtlamalar ve hükümet yanlısı medyadaki suçlayıcı söylem, yalnızca 10. Madde (ifade özgürlüğü) ve 1 No'lu Protokol'ün 3. Maddesi'nin (serbest seçim hakkı) ihlaline değil, aynı zamanda bunlarla birlikte ele alındığında 18. Madde'nin (gücün kötüye kullanılması) ihlaline de işaret etmektedir. Bu nedenle, tutukluluğuna ilişkin açılacak davada, başvurunun yalnızca 5. madde (özgürlük ve güvenlik hakkı) kapsamında değil, aynı zamanda bu hususlar ışığında da incelenmesi gerekmektedir.
Diğer Adli Taciz Örnekleri
"Aptalca Dava", İmamoğlu'nu hedef alan tek adli taciz örneği olmaktan çok uzaktır. Son yıllarda, İmamoğlu hakkında çok sayıda cezai ve idari soruşturma başlatılmıştır. 2019-2023 yılları arasında İmamoğlu hakkında çoğu siyasi saikli 90'dan fazla soruşturma açılmıştır.
Yorumlar
Yorum Gönder