MDC.Middle East/DemocracyCenter(Alıntı)
IFJ-INTERNATIONAL FEDERATION OF JOURNALİST
Özet – Türkiye'de Medya: Neden Önemli ve Önümüzdeki Zorluklar
ÖZET
Türkiye medyası hiçbir zaman tam anlamıyla özgür olmasa da, artan hükümet kontrolü ve sansürü ülkedeki basın özgürlüğünü eşi benzeri görülmemiş bir seviyeye düşürdü.
Temel sorun, Türkiye'deki medya kuruluşlarının büyük çoğunluğunun hükümet yanlısı şirketlere ait olması ve bu durumun hükümete dolaylı kontrol sağlamasıdır.
Büyük zorluklara rağmen, bazı bağımsız kuruluşlar ve gazeteciler, tarafsız haber ve kritik bilgilerin Türk vatandaşlarına akışını sürdürmek için cesurca bir mücadele veriyor.
Türkiye gelecek yıl kıyasıya bir seçime doğru ilerlerken, bağımsız kuruluşlar, seçimle ilgili önemli bilgileri seçmenlere iletmede hayati önem taşıyacak. Bu nedenle, önümüzdeki aylarda daha da büyük bir baskıyla karşılaşmayı bekliyorlar.
GİRİŞ
Heinrich Böll Vakfı ile ortaklaşa düzenlenen son POMED yuvarlak masa toplantısından yararlanan bu Özet, Türkiye'deki medya ortamına ve basın özgürlüğünün bugünkü durumuna genel bir bakış sunuyor. Türkiye'de medya ve gazeteciler her zaman kısıtlanmış olsa da, artan hükümet kontrolü ve sansürü, basın özgürlüğünde benzeri görülmemiş bir bozulmaya yol açtı. Türkiye, Haziran 2023'te yapılması planlanan kıyasıya bir seçime doğru ilerlerken, muhalefetin seçmenlere mesajını iletmenin yanı sıra seçimle ilgili önemli bilgileri iletmede hayati önem taşıyan ülkenin kalan bağımsız medyası, artan baskılara karşı savunmasız durumda.
TÜRKİYE'NİN MEVCUT MEDYA ORTAMI: BÜYÜK ZORLUKLAR
Türkiye'nin bugünkü medya ortamındaki temel sorun, medya kuruluşlarının büyük çoğunluğunun hükümetin doğrudan veya dolaylı kontrolü altında olmasıdır. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, özel sektördeki ailesi ve dostları aracılığıyla ülkenin basılı, görsel ve çevrimiçi medya kuruluşlarının yüzde 90'ından fazlası üzerinde önemli bir nüfuza sahip ve hatta kontrolü elinde tutabiliyor. Örneğin, televizyon haberlerinde, devlet kontrolündeki TRT ile bağımsız Fox TV ve Halk TV dışında en popüler sekiz kanal yalnızca beş holdinge ait: Ciner, Doğuş, Demirören, Kalyon ve Hayat Görsel. Bu şirketlerin tümünün sahipleri, Erdoğan veya damadı Berat Albayrak'ın ailesiyle güçlü kişisel bağlara sahip. Ayrıca, diğer sektörlerdeki işlerini sürdürmek için devlet ihalelerine bağımlılar ve bu nedenle Erdoğan ailesiyle yakın bağlarını sürdürmek konusunda büyük bir çıkarları var. Bu bağımlılık, medya ağlarının gazetecilik bütünlüğünü ve bağlı gazetecilerinin hükümet politikalarını eleştirme, muhalif isimleri ağırlama veya hükümeti eleştiren bağımsız uzmanlar da dahil olmak üzere herhangi biriyle röportaj yapma becerisini baltalıyor. Türkiye'nin ikinci büyük özel televizyon haber kanalı olan CNN Türk örneği, Erdoğan yönetimi altındaki özel medyanın izlediği yolu açıkça ortaya koymaktadır. Kanalın 1999'daki kuruluşu basın özgürlüğü açısından birçok açıdan devrim niteliğindeydi. 1990'larda özel medya ağlarının yaygınlaşması, eşi benzeri görülmemiş bir siyasi açıklık dönemini başlatmıştı; ancak CNN Türk, küresel yayın yapan 24 saat haber yayını yapan Türkiye'nin ilk televizyon kanalıydı. Kanalın ilk yılları aynı zamanda, 2002'de iktidara gelen ve dini ve siyasi özgürlükleri genişletmeyi, ülkenin demokratik kurumlarını Avrupa Birliği'ne (AB) tam üyelik hedefiyle yeniden yapılandırmayı vaat eden Erdoğan'ın Adalet ve Kalkınma Partisi'nin (AKP) demokratikleşme dönemiyle de örtüşüyordu. AKP iktidarının bu ilk yıllarındaki birçok haber kanalı gibi, CNN Türk de partinin politikaları hakkında sert tartışmalara ev sahipliği yaptı ve ordunun sivil siyasetteki rolü gibi daha önce tabu olarak kabul edilen konuları ele aldı. Ayrıca, Türkiye'nin yasadışı Kürdistan İşçi Partisi (PKK) ile onlarca yıldır sürdürdüğü savaş, özellikle AKP'nin 2009'daki sözde Kürt açılımı sırasında, her zamankinden daha ayrıntılı bir şekilde haberleştirilmeye başlandı. Gazeteciler, ilk kez PKK liderleri ve daha önce suçlu ilan edilen Kürt siyasi aktörlerle röportajlar yayınlayıp yayınlayabildiler.
Bu kısa süreli medya özgürlüğü dönemi, 2013'te aniden sona erdi. Ülkeyi on yıl boyunca yöneten AKP, 2011 genel seçimlerini oyların %49'unu alarak kazandı ve bu da ona giderek daha otoriter bir aktör haline gelmesini sağlayan bir özgüven kazandırdı. Dönemin Başbakanı Erdoğan'ın anti-demokratik söylem ve politikalarına tepki gösteren göstericiler, 2013 yazında ülke genelinde sokaklara döküldü. Mayıs ayında protestoların başladığı İstanbul parkından adını alan ve "Gezi protestoları" olarak bilinen olaylar, Türkiye'nin demokrasi ve basın özgürlüğü konusundaki kısa ömürlü deneyiminin sonunu getirdi. CNN Türk, o zamandan beri Türk medyasını tanımlayan türden bir otosansürün simgesi haline geldi.
Geri bildirim gönder
Yan paneller
Geçmiş
Kaydedilenler
5.000 karakter sınırı. Daha fazla çevirmek için okları kullanın.
Bitti
Türkiye: Authorities must end unlawful proceedings against the Istanbul Bar Association 29 Jan 2025 | Advocacy, News istanbul-bar-e1736938363638 The International Commission of Jurists (ICJ) expresses concern over the criminal proceedings initiated against the Istanbul Bar Association, including its President, İbrahim Kaboğlu, and members of its executive board. The ICJ further condemns the detention of Fırat Epözdemir, a member of the executive board, who was arrested upon his return from an advocacy visit to Council of Europe institutions. These actions constitute a direct attack on the independence of the legal profession and the rule of law in Türkiye. The criminal proceedings were initiated following a statement issued by the Istanbul Bar Association on 21 December 2024, which called for an independent investigation into the deaths of journalists Nazım Daştan and Cihan Bilgin, who were killed in northern Syria on 19 December 2024. The statement highlighted concerns regarding the...
Yorumlar
Yorum Gönder