KUVVAİMİLLİYE ÖNCE VATAN BAYRAK TÜRK MİLLETİ DİYEN ECDADIMIZI,N BİZE BIRAKTIĞI EN BÜYÜK MİRASTIR KUVVAİMİLLİYENİN TEMEL İLKELERİNDEN BİRİ DE TÜRK MİLLİYETÇİLİĞİDİR
[ PDF](https://ataturkansiklopedisi.gov.tr/.../ziya-gokalp.../...)
Ziya Gökalp, Türk sosyolojisinin kurucusu ve Türk milliyetçiliğinin en önemli düşünürlerinden biridir. O, “bedenimin babası Ali Rıza Efendi, hislerimin babası Namık Kemal, fikirlerimin babası ise Ziya Gökalp’tir” sözünü sarf eden Atatürk’ün en fazla etkilendiği kişiler arasındadır.
Ziya Gökalp, 1876’da Diyarbakır’da dünyaya geldi. Babası, Diyarbakır’da üst düzey devlet görevlerinde bulunmuş ve Diyarbekir gazetesini çıkaran ve başyazarlığını yapan Mehmet Tevfik Efendi’ydi. Gökalp’ın dedesi Hacı Hüseyin Sabir Efendi, Diyarbakır’da müftü ve kadı olarak görev yapmıştı. Gökalp’n dayısı Pirinçcizade Arif Bey, 1908 meclisinde Diyarbakır milletvekili, onun oğlu Fevzi Bey de Birinci Büyük Millet Meclisinde Nafia Vekiliydi.
Ziya Gökalp, ilköğrenimini Mercimek Örtmesi iptidaisinde (1883-1896), orta öğrenimini Mekteb-i Rüştiye-i Askeriye’de (1886-1890) ve Mekteb-i İdadi-i Mülki’de (1891-1894) tamamladı. Amcası Müderris Hacı Hasip Efendi’den Arapça ve Farsça dersleri, İdadi müdürü İsmail Hakkı Bey’den Fransızca dersleri aldı. Diyarbekir İdadi mektebinden sonra İstanbul’daki Baytar Mektebine kayıt yaptırdı. Gökalp, İttihat ve Terakki cemiyetinin bazı faaliyetlerine katıldığı için ceza aldı ve eğitimini tamamlayamadı. Bir yıl Taşkışla cezaevinde kalan Gökalp, Diyarbakır’a döndü.
Ziya Gökalp, 1895 yılında Diyarbakır’da tabanca ile kafasına ateş ederek intihara teşebbüs etti. O sıralarda şehirdeki kolera salgını için gelmiş olan Dr. Abdullah Cevdet ile bir Rus operatör tarafından tedavi edildi. Hayati tehlike yaratacağı için kurşunu çıkarmaktan vazgeçildi ve kurşun hayatının sonuna kadar Gökalp’ın kafatasının içerisinde kaldı. Gökalp, intihar teşebbüsünü o zamanlar henüz bir mefkûresinin bulunmaması ile açıklar ve Durkheim’in en önemli eserlerinden olan “intihar” adlı kitabından hiç söz etmez. Onun bu açıklaması Durkheim’in intihar konusundaki yaklaşımından farklıdır.
Ziya Gökalp, öğrencilik ve ilk gençlik yıllarında okulda aldığı çağdaş eğitim, Namık Kemal ve Ziya Paşa’nın eserlerinden edindiği vatan duygusu ve sevgisi ile ailesinden edindiği Doğu klasikleri birikiminin etkilerini taşıyordu. II. Meşrutiyet’in ilanının ardından Osmanlı İttihat ve Terakki Partisinin Selanik’teki kongresine katıldı. Gökalp, İttihat ve Terakki Merkezi Umumi Azası olarak gittiği Selanik’te dilde Türkçülük akımıyla Türkçülük hareketinin doğduğu, yazarları arasında Ömer Seyfeddin ve Ali Canip’in de bulunduğu Genç Kalemler dergisinde makale ve şiirlerini yayınlatmaya başladı. Ali Canib, Gökalp müstear ismini onun yazılarında kullanmaya başladıktan sonra Mehmet Ziya’nın adı Ziya Gökalp olarak kaldı. Türkçeyi Arap ve Farsça gramerinini etkisinden kurtarmak, Halk dilinde yaşayan, Türkçede karşılığı bulunmayan kelimeleri Türkçe kabul etmek ve İstanbul şivesini esas almak Genç Kalemler dergisinin esaslarını oluşturuyordu.
Ziya Gökalp, Darülfünun Edebiyat Şubesinde geçici olarak görevlendirildi. Gökalp, daha sonra Diyarbekır Vilayeti Maarif müfettişliğine tayin edildi. Yine aynı yıl Türkiye’de ilk defa Selanik Sultani Mektebinde (İttihat ve Terakki İdadisi) sosyoloji dersleri verdi. 1912’de kısa bir süre Ergani-Madeni Sancağından mebus seçilen Gökalp’ın meclis feshedilince mebusluğu sona erdi. Osmanlı İttihat ve Terakki Fırkasının genel merkezinde görev aldığı sıralarda Türk Ocaklarının faaliyetlerine de iştirak ediyordu.
Ziya Gökalp, Edebiyat Fakültesinde İçtimaiyat Müderrisi olarak görevlendirildi. Üniversite’nin ıslahında ve muhtariyet verilmesinde etkili oldu. Gökalp, daha sonra İçtimaiyat Darülmesaisi”ni (enstitüsü) kurdu. 1914-1915 yılları arasında da İstanbul Darülfünunu edebiyat şubesi’nin ders programlarına İlm-i İçtima-i (Sosyoloji) dersinin konulmasını sağladı. Türk Ocaklarının yayın organı olan Türk Yurdu dergisinde ilk yazıları yayınlanan Ziya Gökalp, daha sonra da İttihat ve Terakki Fırkasının desteğiyle İçtimaiyat Mecmuası, Yeni Mecmua, İktisadiyat Mecmuası, İslâm Mecmuası, Milli Tetebbüler Mecmuası, Edebiyat Fakültesi Mecmualarının çıkarılmasını sağladı. Şûra-yı Ümmet, Tanin gibi gündelik gazetelerde, Halka Doğru, Şair, Mahfil, İslam Mecmuası, Muallim Mecmuası gibi çeşitli dergilerde de makaleleri çıkıyordu. Aynı zamanda Darülfünunda, Darülfünun Mecmuası ve Darülfünun İçtimaiyat Darülmesaisinde de İçtimaiyat Mecmuasının yayımlanmalarına önayak oldu.
1918’de Galip devletler ve Osmanlı Devleti arasında imzalanan Mondros Mütarekesinden sonra işgal kuvvetleri tarafından diğer milliyetçi aydınlarlarla birlikte Ziya Gökalp de tutuklanarak Malta adasına sürüldü. Malta’da esir tutulduğu zaman diliminde diğer milliyetçi aydınlara Türk tarihi ve felsefesi konularında konferanslar verdi. Bu konferansların notları daha sonra Malta Konferansları adıyla yayınlandı. Gökalp, Malta’daki esaret yıllarında Avrupa ve İstanbul’dan kitaplar getirtebiliyor ve Polverista-Valetta’daki kütüphaneye haftada iki gün devam edebiliyordu. Ziya Gökalp’ın Malta esareti yıllarında hazırladığı Felsefe Dersleri adlı eser ancak 2005 senesinde özel bir yayınevi tarafından basıldı.
1923 yılında Cumhuriyetin kuruluşu ile birlikte Ankara’ya gelen Ziya Gökalp, Maarif Vekâleti (Milli Eğitim Bakanlığı) Telif ve Tercüme Heyeti başkanı oldu. Batı ve Doğu klasiklerini tercüme faaliyetlerini başlattı. Liseler için müfredat hazırlanmasına öncülük etti, Talim ve Terbiye kurulunun ilk nüvesini oluşturdu. Lise ders kitaplarının hazırlanması için çalışmalara başladı. Bu amaçla kendisi de “Türk Medeniyeti Tarihi” adlı kitabın hazırladı. Liselere felsefe, içtimaiyat, derslerinin konulmasının sağladı.
1923 yılında İkinci devre Büyük Millet Meclisinde Diyarbakır mebusu olarak görev yapan Ziya Gökalp “Teşkilat-ı Esasiye” (anayasa) kanununu hazırlayan heyet başta olmak üzere, birçok heyette faaliyette bulundu. Gökalp, bu dönemde Etnografya Müzesinin kunulması kararının alınmasını sağladı.
Ziya Gökalp, 25 Ekim 1924 tarihinde yakalandığı amansız bir hastalıktan kurtulamayarak vefat etti.
Ziya Gökalp’in çeşitli zamanlarda müstakil kitap halinde yayımlanmış olan eserleri şunlardır:
Историкът проф. д-р Стоян Динков каза: „Защо да се разделим с турците? Защо трябва да се разпадаме? Всички находки в нашата история показват, че и ние сме от турски произход.” използва фразите. „ОСМАНСКАТА СПАЗИ БЪЛГАРИТЕ ОТ ИЗНИЩЕНИЕ” „Османците спасиха българите от изчезване със своите административни и социални практики“, каза проф. д-р Динков дава урок по история на онези, които напоследък са се опитвали да насилствено насилват български български граждани от турски произход. Професорът по история, който твърди, че коренните българи са от турски произход, разкрива с документи, че някои от българските царе са от турски произход и езикът, който са използвали е турски. Твърдейки, че турците и българите произхождат от един род, проф. д-р Динков заявява, че турско-българските отношения трябва да се преструктурират от гледна точка на искреност. Според Динков отражението на това върху Европейския съюз също ще бъде положително и в същото време ще осигури по-силно участие в ЕС. „БЪЛГАРСКИТЕ...
Yorumlar
Yorum Gönder