BEŞİKTAŞ JİMANSTİK KULÜBÜ VE 30 AĞUTOS 1922 YILLARINDA KURTLUŞ SAVAŞINA KATKILARI
Mustafa Kemal Atatürk, Osmanlı Devleti’nin çok uluslu yapısı dolayısıyla

dünyadaki milliyetçilik hareketlerinden olumsuz anlamda etkilendiğini

biliyor ve milletin kendini unutmasının yok olmasındaki süreci

başlatmadaki rolünü de anlıyordu. Atatürk, yeni kurulan Türkiye

Cumhuriyeti Devleti’nde millî kimlik fikrini, kültürel hafızayı da kullanarak

spor aracılığıyla teşekkül ettirmeye çalışmıştır. Atatürk bu amaçla sporla

ilgili konuşmalarında millilik, kültür ve spor ilişkisinden sıklıkla

bahsetmiştir: “Cihanda spor hayatı, spor âlemi çok mühimdir… Bu kadar

mühim olan spor bizim için de mühimdir. Çünkü ırk meselesidir. Irkın ıslah

ve küşayişi meselesidir. Istıfâsı meselesidir ve hatta biraz da medeniyet

meselesidir” (1997: C.II, 261).

Dursun Yıldırım, Türk folklor araştırmalarının gelişme devrelerini beş

dönemde ele almış ve açıklamıştır:

1. Örtülü devre:1839-1908

2. Türkçü devre: 1908-1920

3. Sentezci devre: 1920-1938

4. Dergici devre: 1939-1966

5. Bilimci devre: 1966’dan günümüze kadarki zaman (Yıldırım,

1998: 65)

Yıldırım’ın tasnifinden hareketle çalışmada ele alınan Muhit dergisinin,

kültürel kimliğin canlandırılmasında önemli bir rol oynadığı ve “sentezci

devrede” spor üzerinden “kültürel dergicilik” örneği gösterdiği tespit

edilmiştir.

1. Cumhuriyet Dönemi’nde Kültürel Kimlik İnşasında Spor

Osmanlı Devleti, I. Dünya Savaşı ile başlayan işgaller döneminde

topraklarını müdafaa edecek manevi güce, inanca sahipti ancak fikren

kendisine güvenmiyordu. Tarcan’ın spor hakkındaki düşünceleri, aynı

zamanda XIX. yüzyılda Osmanlı Devleti’nin durumunu da özetler

nitelikteydi. Tarcan, “İsveç’e bazularımla gittim, kafamla geri döndüm”

(Mutlu, 2020: 590) diyerek her işin bilinçli ve planlı bir şekilde yapılması

gerektiğini anlatmak istemişti. Bu sebeple Cumhuriyet Dönemi sonrası

sporun, devlet denetimi altında ve planlı bir şekilde yapılması gerekli

görülmüştür.

Milletlerin millî karakterlerinde, geçmişten getirdiği tecrübelerin

yanında coğrafya ve iklimin de şüphesiz ki çok büyük etkisi bulunmaktadır.

Örneğin yağlı güreşte, özellikle oksijeni bol ormanlık bölgelerde

yaşayanların çok başarılı oldukları ve bu bölgelerden daha fazla güreşçi

yetiştiği bilinen bir gerçekliktir (Uyanıker, 2019: 98). Milletlerin kültürel

hafızasının canlanmasında coğrafyanın yeri tartışılmaz derecede önemlidir.

Bu nedenle vatan mefhumunun zihinlere yerleştirilmesinde ve yaşanılan

coğrafyanın müdafaasında spor bir araçtır.

Milli Mücadelenin kazanılmasından sonra Cumhuriyet’in ilanı

sürecinde çağdaş değerler üzerine modern ilkelerle donatılmış yeni bir

468 | S a y f a

insan modeli yaratma hedefi de öne çıkarılmıştır. Cumhuriyet’in kurucusu

Mustafa Kemal Atatürk, bu idealler çerçevesinde oluşturulacak örnek insanı

yaratmada resim, müzik, spor gibi sanat ve kültüre dair bütün enstrümanları

bir devlet politikası güderek bilinçli bir şekilde kullandırmıştır.

Cumhuriyet Döneminde (29 Ekim 1923) sporla ilgili ilklerin tatbik

edicisi, batılılaşma sürecini destekleyen ve Mustafa Kemal Atatürk’ün bizzat

görevlendirdiği aydın kişiler ile çevreleriydi. Özellikle kadınlara ait sportif

faaliyetler, çağdaş uygarlıklar seviyesine çıkabilmek adına devlet tarafından

önayak olunan önemli gelişmeler arasındaydı.

Spor alanında yapılan bilimsel içerikli çalışmalar, dergicilik faaliyetleri

çerçevesinde hem kamuoyu oluşturmak hem de halkın nabzını tutmak

açısından önemli misyonlar üstlenmekteydi. Bu doğrultuda Muhit Dergisi,

halkın okuyabileceği, Cumhuriyet değerlerinin aşılanabileceği yayıncılık

faaliyetlerindeki yazılarıyla sürece destek olmuş ve katkıda bulunmuştur.

2. Kültürel Kimlik İnşasında Öncü Bir Dergi: Muhit

Muhit Dergisi, Cumhuriyet Dönemi’nde kültürel dergicilik

kapsamında 1 Kasım 1928 tarihinden itibaren Ahmet Cevat Emre tarafından

çıkarılmaya başlanan bir dergidir. Aylık çıkarılan dergide ilk sayı tümüyle

eski harflerle (Arap alfabesi), ikinci sayı hem eski hem de yeni harflerle

(Latin alfabesiyle), üçüncü sayı-Ocak sayısı 1929 yılından itibaren

tamamıyla yeni harflerle çıkarılmıştır. “Resimli Aylık Aile Mecmuası” alt

ibaresiyle çıkan derginin yayınlanma gerekçesi, Cumhuriyeti’in ilanından

sonra çağdaşlaşma yoluna giren Türk toplumunu yeni değerlere hazırlamak

olarak belirtilmiştir (“Muhit Niçin İntişar Ediyor?, Muhit, Kasım 1928, S. 1,

No. 1, s.1). Muhit Dergisi, basın-yayın hayatındaki önemli bir boşluğu

doldurmak amacıyla da hareket etmiş ve halkın okuyabileceği,

anlayabileceği farklı konulardaki yazılara yer vermiştir (Ertan, 1997: 23-24).

Muhit Dergisi’nde spor ile oyun ve eğlence içerikli yazılar

bulunmaktadır. Spor başlığı altında beş yılda çıkan toplam kırk altı yazı

vardır. Bu yazılardan on dokuz tanesi Selim Sırrı (Tarcan)’a aittir. Dergide

Selim Sırrı’nın beden sağlığı, spor pedagojisi, spor türleriyle ilgili çeşitli

yazıları bulunmaktadır.

Cumhuriyet Döneminde sporun önemi, toplumsal işlevleri, sporcunun

özellikleri gibi konular ele alınmış; yeni neslin fikri gibi ahlakı ve bedeni de

mükemmel olsun düşüncesiyle hareket edilmiştir. Bu doğrultuda yayın

yapan Muhit Dergisi, spora hevesli gençler yaratmak ve sporla ilgili teknik

yazılar yayınlayarak sporla ilgilenenlere rehberlik vazifesi görmek amacıyla

birtakım yazılar yazdırtmıştır. Bu amaçlarla Selim Sırrı, oyun ve spor

kavramlarını örneklendirmiş, sporun doğasında yer alan rekabet

duygusunun çalışma azmini arttırdığını belirtmiştir. Kendisine ait özellikleri

olan spor, bir milletin gelişmişlik düzeyinde etkin bir rol oynar. Spor, beden

sağlığı ile ilişkili olup bilinçli yapılmalıdır. Selim Sırrı, “Spor, iki yüzlü keskin

bir silahtır. Kullanmasını bilmeyenlerin ellerini doğrar” demektedir. Futbol,

469 | S a y f a

tenis, yüzme, boks, güleş, kürek çekme, binicilik, eskrim, atletizm gibi spor

dalları, beden terbiyesi/eğitimi alanının uzmanlık bölümleridir. Gençler on

sekiz yaşlarına kadar oyun ve jimnastikle vücutlarını hazırlamalı, bundan

sonra kendisine uygun bir spor dalında uzmanlaşmalıdır. Bu yazıda, sporda

başarılı olmak için türlü bahanelerin arkasına saklanmadan, anlayarak ve

bilerek çalışmak gerektiği ifade edilmiştir (“Spor Nedir? Sporcu Nasıl

Yetişir?”, Muhit, Ekim-1929, S.1, No. 12, s. 902-903). Bu ifadelerden yeni

kurulan Cumhuriyet Devleti’nin, uluslararası sahalarda tanınması yolunda

sporu önemli bir vasıta olarak gördüğü anlaşılmaktadır.

Selim Sırrı’ya göre bedenle fikir, birbiriyle ilişkili ve birbirini

tamamlayan uzuvlardır. Spordaki yanlış algılar sebebiyle yapılan idmanların

da yanlışlığı üzerinde duran Selim Sırrı, yazıyı yazmaktaki amacının; yıllar

süren eğitim ve tecrübelerini yeni nesille paylaşmak, kendilerinin düştüğü

hatalara onların düşmemelerini temin etmek olduğunu belirtmiştir. Türk

toplumunda spordaki yanlış anlaşılmalar üzerinde duran S. Sırrı’ya göre,

bedenî hareketler konusunda yetenekli çocuklar en başından itibaren spora;

zekâ ve çalışma konularında iyi olanlar ise masa başı işlerle uğraşmaları için

öğretmenleri ve çevresi tarafından yönlendirilirler. Ona göre bu tek taraflı

ve yanlış bir düşüncedir, çünkü fikrî gelişmeleri takip eden hareketsiz

bireyler zamanla türlü hastalıklara yakalanırlarken; zorlu idmanlarla

uğraşanlar da başta psikolojik açıdan olmak üzere yıpranmaktadırlar.

Halbuki her ikisi de eşit derecede önemi hak etmektedir. Yalnız başına kas

kuvvetinin hiçbir önemi olmadığı gibi kuvvet, eğer zekâ ile birleşirse makbul

ve faydalı olur. Bu sebeple spor, sadece spor için değildir; spor, fikir ile

bedenin gelişmesi için bir vasıtadır. Spor yaparak sağlıklı olmak ve uzun

yaşamanın amacı, topluma yararlı işler yapabilmektir. Sırrı, yazısını şu özlü

söz ile bitirmiştir: “Vücut bir mahfaza, zekâ onun içinde bir cevherdir”

(“Nasıl Spor Yapıyorduk?”, Muhit, Nisan-1930, S.2, No. 18, s. 1377-1378).

Spor, medenî toplumlar için hayatın bir parçası olarak

düşünülmektedir. İnsan spor yapmaya neden kendisini mecbur hissettiğini

anlamak zorundadır. Spor, insan vücudunun kuvvet ve çevikliğini devam

ettiren, irade kudretini arttıran bilinçli bir iştir. Kazanmak hırsı, rakibi

yenmek düşüncesi sporda tek amaç değildir. Spor, beden terbiyesiyle

ilgilidir, beden terbiyesi ise sağlığın konusudur. Sporun bir ilim olduğunu ve

uzmanlık istediğini her fırsatta dile getiren Selim Sırrı, halkın spor

konusunda bilinçli olmasını isteyen Cumhuriyet Dönemi aydınıdır (“İyi Bir

Sporcu Musunuz?”, Muhit, Mart-1931, S.3, No. 29, s. 42-43).

Eşref Şefik’e ait, “Spor Ölüyor” başlıklı yazıda Avrupa’da sporun

sadece bir gösteri olarak görülmesi eleştirilmiş ve sporcuların farklı

disiplinlere yönelmesinin, sporun uygulanabilirliği açısından bir problem

olduğu ifade edilmiştir. Şefik’e göre sporu sadece seyirci beğenisiyle

ilişkilendirmek yanlıştır. Avrupa’da bu yönde gelişen düşünceyi aynen

almamalı; sporu millî birlik ve beraberliği tesis etmekte kullanmalıyız. Aksi

halde sporu ebediyen gömeriz diye düşünmektedir. Burada anlatılmak

470 | S a y f a

istenen düşünce; spor konusunda Avrupa’daki gelişmeleri takip etmeli

ancak kendi yapımıza uygun bir spor fikriyatı geliştirmeliyiz, olmuştur

(Muhit, Mart 1929, S. 1, No. 5, s. 380-381).

Muhit Dergisi’nde, fizyolojik pedagoji alanında önemli yazılar da

yayınlanmıştır. Eğitim ve spor ilişkisinin işlendiği yazıda, özellikle çocuk

eğitiminde bedeni esas tutan pedagojik bir terbiye sisteminin takip

edilmesinin gerekliliği üzerinde durulmuştur. “Terbiye Meseleleri”

açıklamasıyla yayınlanan ve Nevzat Mahmut tarafından yazılan yazı; 1905

yılında Paris’te Pierre Lafitte tarafından çıkarılan Fransızca ve resimli aylık

dergi Je Sais Tout’taki bir yazıdan istifade edilerek yazılmıştır. Mevcut eğitim

sisteminin yeniden inşa edilmesi gerektiğinin ve bu doğrultuda kökten bir

inkılaba ihtiyaç duyulduğunun anlatıldığı yazıda, çocuğun fizyolojisine ve

psikolojisine uygun bir eğitim sistemi önerilir. Yazar Nevzat Mahmut, spor

ve eğitim ilişkisini şu şekilde izah etmiştir: “Çocuk için iyi gıda, bol hava ve

kanın tam devranı fizyolojik bir zarurettir. Çocuğun bedenini ihmal ederek

sadece kafasını bilgi deposu haline sokmağa çalışmak, mezara girecek bir

adamı süslemeğe benzer” (“Terbiye Meseleleri: Bedeni Esas tutan Bir

Pedagoji Terbiye Sistemi”, Muhit, Temmuz-1929, S.1, No. 9, 664-665).

Selim Sırrı tarafından yazılan ve Muhit’te yayınlanan bir yazıda

Avrupa’da spor hayatının gelişimi, şövalyelik ruhu üzerinden açıklanmaya

çalışılmıştır. Burada sporun özellikle felsefe ve sosyoloji ilişkisi

vurgulanmıştır. Yazıda; İngiltere, Fransa gibi Avrupa ülkelerinde hak ve

adaletin savunucusu şövalyelik ruhunun yerini zamanla kişisel çıkarlar ve

gösterişin aldığı ifade edilmiştir. Bu kapsamda şövalyeler, öncelikle eskrim

ve mızrak kullanmaya yönelik sportif faaliyetlerde bulunmuşlardır.

Şövalyelik ruhunda silah taşımak asalet ve mertlik göstergesi olarak

algılandığından, Hıristiyan papazlar şövalyelerin taşıdığı silahları tek tek

takdis etmişlerdir. Şövalyeler tarafından önceleri güçlü kalmak ve

yeteneklerini kaybetmemek gibi amaçlarla yapılan spor hareketleri,

sonraları turnuvalarda sadece hırs ve rekabet, gösteriş amacıyla yapılmaya

başlandığında spor anlamını ve töresini yitirmiş, toplum açısından zararlı

sonuçlar doğurmuştur. XV. yüzyılda bu konuda Avrupa’da imparatorlar

tarafından düzenlemeler yapılıp iyileştirmeler sağlanmıştır. XIX. yüzyılda

spor, gözden düşmüş ancak daha sonra yeniden beden hareketlerinin

özellikleri ve yapısı gözden geçirilmiştir. “Beden Terbiyesi Üstadı” olarak

nitelendirilen Selim Sırrı, yazısının sonunda bir sonraki yazısında Avrupa’da

XIX. yüzyıldan itibaren oluşmaya başlayan yeni spor hareketlerinin amacı ve

içerikleri hakkında daha fazla bilgi vereceğini ifade etmiştir (“Kurunu

Vustada Spor Hayatı”, Muhit, Ocak-1930, S.2, No. 15, 1137-1138).

Selim Sırrı tarafından yazılan bu yazı dizisinin ilk içeriğini,

Yunanistan’da Balkan oyunları oluşturmaktadır. Öncelikle Yunanistan’daki

Olimpiyat oyunlarından kısaca bahseden Selim Sırrı, sporun uluslararası bir

şekil aldığını belirtmiştir. Uluslararası Olimpiyat Komitesi, her sene

düzenlediği sportif oyunlarının, gerçekleştirildiği coğrafyaya göre

471 | S a y f a

adlandırılmasını uygun görmüştür. Bu karara göre, Afrika’da yapılacak

müsabakalara Afrika Oyunları, Asya’dakilerine Asya Oyunları,

Balkanlar’dakine Balkan Oyunları gibi isimler verilebilecektir. 1927 yılında

Bulgaristan Spor Federasyonu, Balkan milletleri arasında atletizm

müsabakaları tertip edince Yunanistan da 1928 yılının ocak ayında Türkiye,

Romanya, Bulgaristan, Yogoslavya ve Arnavutluk spor federasyonlarına bir

mektup göndererek aralarında müsabakalar tertipleme isteklerini belirtmiş,

böylelikle daha mükemmel sporcular yetiştirebileceklerini vurgulamıştır

(“Spor, Başka Memleketlerde Spor, Yunanistan’da Balkan Oyunları”, Muhit,

Haziran-1930, S.2, No. 20, 116-117). Devletlerin modern, tam donanımlı

mükemmel insan tipi yetiştirme ideali, yaşanılan çağın genel anlayışını da

göstermektedir.

Yunanistan tarafından teklif edilen Balkan oyunları, 1929 yılının

sonbaharında Bulgarlar, Romenler, Yogoslavlar ve Yunanlılar’ın

katılımlarıyla “Bir Mukaddime” adı altında gerçekleştirilmiştir. Bu oyunlara

Türkiye Cumhuriyeti Devleti, Yunanistan ile münasebetlerinin henüz

düzelmemiş olması dolayısıyla katılmamıştır. 1930 yılında Balkan

oyunlarına oniki atlet ve üç erkek tenisçiyle katılan Türkiye Cumhuriyeti

Devleti, farklı dereceler almış ancak tenis gibi medeni spor dalı olarak

görülen bir branşta birinci olmuştur. Türk Atletizm Federasyonu Başkanı

Burhanettin Bey (Burhan Felek) tarafından kaleme alınan yazıda, Balkan

oyunlarına katılma sebepleri de izah edilmiştir. Birinci sebep, Türkiye’nin

Avrupalı bir devlet olarak Balkan devletlerinin olduğu oyunlara

katılmamasının olumsuz bir tavır olarak yorumlanacağı düşüncesidir. İkinci

sebep ise millî atletlerin uluslararası yarışlarda tecrübe kazanmalarını temin

etmek, rakiplerini tanıyarak kendi durumlarını kıyaslayabilmektir (“Birinci

Balkan Oyunları, Bu Oyunlara İştirakımız ve Alınan Neticeler”, Muhit, Kasım1930, S.3, No. 25, 8-9).

Osmanlı Devleti’nde beden eğitiminin okullarda ders olarak

okutulması, Sultan Abdülaziz (1830-1876) döneminde jimnastik dersleriyle

başlatılmıştır. Batılı tarzda eğitim veren Mekteb-i Sultani’de (Galatasaray

Lisesi), 1869 yılında Fransa’dan getirilen hocalar Mösyö Curel ile Mösyö

Moiroux sayesinde modern sporun temelleri atılmıştır (Güven, 1996: 71).

Osmanlı topraklarında kurulan ilk beden eğitimi okulu, Selim Sırrı (Tarcan)

tarafından İstanbul Mercan yokuşunda kurulan, “Terbiye-i Bedeniye

Mektebi”dir (Güven, 1996: 72). Osmanlı Devleti’nin son dönemlerinde

eğitimdeki modernleşme çabaları daha sonra kurulacak yeni devletle,

Cumhuriyet Dönemi’nde hızlı bir şekilde tamamlanacaktır. Mustafa Kemal

Atatürk tarafından kurulan Türkiye Cumhuriyeti Devleti döneminde,

birtakım reform hareketlerine girişilmiş ve modernleşme politikaları

çerçevesinde beden eğitimi ve spora yönelik çok yönlü ve teşkilatlandırıcı

çalışmalar geliştirilmiştir. Bu bağlamda spor eğitmeni yetiştirmek amacıyla

ilk kez 1932 yılında, Gazi Eğitim Enstitüsü Beden Eğitimi Bölümü açılmıştır.

Selim Sırrı, sporun bir ilim dalı olarak görülmesi ve sporcu yetiştirilmesi

472 | S a y f a

konusunda ilk fikirleri ortaya atan kişi olması bakımından önemlidir. O,

Muhit dergisindeki yazısında, başta İngiltere, Almanya ve İsveç olmak üzere

bu ülkelerde kurulan okulların eğitim süresi ile genel ders içerikleri

hakkında bilgiler vermiştir. Yazısının sonunda bir kez daha ilim dalı olarak

sporun öneminden ve öğretilmesinden bahsetmiş, sporcunun öğrenim

görmüşü-görmemişi ve asker olanı vardır dedikten sonra genç sporcuların

fikren-bedenen birbirini tamamlaması gerektiğini vurgulamıştır (“Spor,

Başka Milletlerde Beden Terbiyesi”, Muhit, Temmuz-1930, S.2, No. 21, 188-

189).

Muhit Dergisi’nde yabancı ülkelerdeki spor haberlerine de yer

verilmiştir. Amerika’da hükümetin onayıyla açılan nişancılık kurs ve maçları,

bir festival havasında yapılmış, kadın-çocuk-erkek pek çok insanı, Erle

gölündeki Perry Kampı’nda buluşturmuştur. Tabancadan en yeni donanımlı

silahlara kadar kullanılan her türlü makinalı tüfeklerle menzil atıcılığı

yapılmıştır (“Amerika’da Millî Nişancılık Maçları”, Muhit, Ocak-1932, S.4, No.

39, 56).

Yabancı ülkelerdeki spor olayları hakkında bilgiler veren diğer bir yazı

da uluslararası arenada buz hokeyi, kotra yarışları alanlarında tanınan

sporcu Ella Millart’a aittir. Ahmet Kasdi tarafından tercüme edilen “GençlikSporlar-Seyahatler” başlıklı yazıda, altı ay Rusya’da kalan sporcunun adeta

bir seyyah gibi aldığı notlar kaydedilmiştir. Yazının en önemli tarafı spor ile

turizmin önemine dikkat çekilen satırlardır. Burada Rusya’da spora verilen

önem derecesi de aktarılmaktadır: “Spor, bedenî terbiye (fizik kültür)

tesmiye edilen büyük içtimai organizasyonunun esasıdır. Memleket

müessesatına, yeni hayat mücadelesine yardım eder. Aynı noktai nazarla

idare edilen turizm de bu organizasyona tabidir” (Muhit, Temmuz-1932, S.4,

No. 45, 33-37).

Spor ve beden terbiyesi açısından önemli sporcuların kısa hayat

hikâyelerinin ele alındığı dergide, Budapeşte doğumlu Alfred Şafer’in futbola

nasıl başlıdığı ve şöhret bulduğu anlatılmıştır. Avusturya takımının en

önemli oyuncusu olduğu yazılı futbolcu, İngiltere, Almanya, İspanya gibi

ülkelerin başarılı takımlarında oynamıştır. Yazı, sporla ilgilenen

okuyucuların merakını çekmek amacıyla Çelebizade Sait Tevfik tarafından

yazılmış popüler konulu bir spor yazısıdır (Muhit, Haziran-1929, S.1, No. 8,

626).

“Zayıflamak İstiyor Musunuz?” (Muhit, Şubat-1929, S.1, No. 4, 290-

293) başlıklı yazısında Selim Sırrı, halk arasında zayıflamak uğruna

başvurulan türlü çarelerin yanlışlığından bahsetmiş, nasıl zayıflamak lazım

geldiğini, doğru metodun ne olduğunu ifade etmiştir. Burada en faydalı olan

ayakta ve oturarak yapılan hareketlere dair program örneği vermiştir. Halk

arasında bilinen “Bir dirhem et, bin ayıbı örter” atasözünü de açıklamış;

burada “bir dirhem etle” kastedilenin sporla sıkılaşmış beden olduğunu,

toplumda ayıp karşılanın yağ oranı olduğunu vurgulamıştır. Yazısının

sonunda o, her şeyin aşırısının zararlı olduğunu belirtmiş, bir sonraki

473 | S a y f a

yazısında da aşırı zayıfların sağlıklı bir şekilde nasıl kilo alacaklarına dair

yine örnek bir program paylaşmıştır.

Selim Sırrı, “Zayıflar Nasıl Kuvvetlenir?” başlıklı yazısında da belli bir

hastalığı olmayan ancak zayıf, güçsüz ve kansız olan insanların muhakkak

jimnastik yapmaları gerektiğini vurgular. On maddeden oluşan jimnastik

programını üç ay düzenli bir şekilde uygulayan kişinin kuvvetinin ve

sağlığının yerine geleceğini, aksi olması halinde de muhakkak ciddi bir

hastalığının olup olmadığından şüphelenilmesi gerektiğini belirtir (“Zayıflar

Nasıl Kuvvetlenir?”, Muhit, Mart-1929, S.1, No. 5, 358-360). Selim Sırrı’nın

benzer başlıklı diğer bir yazısı da fazla yağlarını eritmeye çalışanların, halk

arasındaki yanlış metotlara iltifat etmeyip bir doktora muayene olarak vücut

kitle indekslerine göre bir rejim ve hareket tarzı belirlemelerini içerir

(“Şişmanlar Nasıl idman Yapmalı?”, Muhit, Ağustos-1930, S.2, No. 22, 260-

261).

Selim Sırrı, doğru, iyi ve güzel kavramları üzerinde de durmuş ve

Fransız filozof D. Diderot’un bu husustaki düşüncelerine yer verdikten

sonra; üç kavramın birbiriyle ilişkili olduğunu ifade etmiştir. Bu kavramlar

kişiden kişiye değişen ve bu sebepten genel-geçer bir tanımlama yapmanın

zor olduğu kelimelerdir. Ancak bu kelimelerle aynı anlama gelecek veyahut

da zıttıyla ifade edilecek toplumsal kabuller, başka kelimeler vardır. Buna

göre tanımlanmaya çalışılırsa Selim Sırrı: “Ne olursa olsun umumî fikirlerin

az çok birbirine yaklaştığı bir sembol vardır ki o da tenasüpten, ahenkten,

zarafetten doğan bir güzellik, fenalığı reddeden bir iyilik, yalanın zıddı olan

bir doğruluktur” şeklinde açıklamıştır (“Doğru-İyi-Güzel”, Muhit, Kasım1928, S.1, No. 1, 108-109).

İnsanın uzun ömürlü olması, her yaşın gerektirdiği şekilde

yaşamasıyla mümkün olur. Bu konuyla ilgili Amerikalı Dr. William S.

Sadler’in, insanın yaşına uygun beslenme ve hareket faaliyetleriyle ilgili

yazısı dikkat çekmektedir. Dr. Sadler, insan ömrünü yedi döneme ayırır;

çocukluk ve gençlik dönemlerinde kişiye eğer ailesinden sağlam bir bünye

miras kaldıysa, çocukluğunda bol hava, iyi gıda aldıysa orta yaşlara ulaşır

demektedir. Dr. W. S. Sadler, yazısında özellikle 35 yaşından başlayarak 40-

50, 50-65 yaş aralığındaki insanların beslenme, hareket ve check up

taramaları yaptırmasını tavsiye etmektedir (“Siz Yaşta Bir Kimse Sıhhatını

Nasıl Muhafaza Etmeli?”, Muhit, Eylül-1929, S.1, No. 11, 840-841). Dergide

yer alan bu yazı, “Sağlam kafa, sağlam vücutta bulunur” atasözünü destekler

niteliktedir. Benzer içerikte bir yazı Selim Sırrı tarafından yazılmıştır.

Burada da insanın bedenî uzuvlarının olgunlaşmasının farklı yaşlarda

gerçekleştiği anlatıldıktan sonra her yaşın gerektirdiği ölçüde spor

hareketleri yapılmalıdır. İnsan yirmibeş yaşında yaptığı sporları kırkından

sonra yapmamalıdır. Olgun yaşta olanlar golf, tenis, av, yürüyüş ve belirli

ölçüde eskrim gibi spor dalarıyla uğraşabilir. İnsan, her yaşta belirli

ölçülerde hareketli olmalı ve sağlığını gözetmelidir. Selim Sırrı bu

düşüncesini şu satırlarla süslemiştir: “Spor eski şaraba benzer, fazla içilirse

474 | S a y f a

baş döndürür. Ne kadar ve nasıl içileceğini bilmek lazımdır” (“Kırkından

sonra Hangi Sporları Yapmalı?”, Muhit, Aralık-1930, S.3, No. 26, 38-39).

Dergide beden sağlığı, bakımı, güzelliğiyle ilgili yazılar bulunmaktadır

ve insanın evrimi konusunda antropoloji ile ilişkili bilgiler de yer almaktadır.

Bu bilgiler arasında bir sayıdaki, “Müteferrik” yani diğer konulardaki

yazıların yer aldığı bölümde, Washington Milli Müzesi antropoloji şubesi

müdürü Dr. Ales Hardlika’nın verdiği konferanstan bahsedilmektedir. Dr.

Hardlika, gelecekte insanın şeklen evrim geçireceğini anlatmış, bedenen

uğradığı değişikliği aklî olarak da yaşayacağını iddia etmiştir. Örneğin

gelecekteki insan türü çok yaşayacak ancak türlü hastalıklarla uğraşacaktır,

zekâsı yüksek insanlar arasında doğumların sayısı düşecektir, insanın

bedenen gözleri gömülecek, burnu daralıp ileri doğru çıkacak, kolları kısalıp

bacakları uzayacak ve uzun boylu olacaktır. Alnı geniş ve zeki, güzellik

açısından adeta Apollon heykeline benzeyen düzgün vücutlu insan

tasavvuru, beden ve zeka arasında kurulan ilişki açısından önemlidir (“Arzın

Müstakbel İnsanları”, Muhit, Ağustos-1929, S.1, No. 10, 758).

Selim Sırrı, bedenî açıdan güzellik tanımı üzerinde durmuş ve güzel bir

nesil yetiştirmek için sporun bir ilim olarak görülmesi gerektiğini ifade

etmiştir. Ona göre bedenin düzgün olması için ırsiyetin yanında itina ile spor

hareketlerini çalışmak gerekmektedir. Böylece “Türk gibi güçlü” sözünün

yanında “Türk gibi güzel” sözü de dünyada söylenebilir, güzel ve sağlıklı bir

yeni nesil yetiştirilebilir (“Güzel ve Güzellik-Güzellik Nedir? Kime Güzel

Denir?”, Muhit, Mart-1930, S.2, No. 17, 1302-1303).

Güzel bir vücuda sahip olmak için otururken, ayakta dururken,

yürürken ve yatarken vücuda nasıl bir şekil vermek gerektiği üzerinde de

kafa yorulmuştur. Bedriye Mustafa tarafından yazılan yazıda, sağlıklı ve

güzel vücut yapısı için duruşların ve hareketlerin son derece önemli olduğu

ve bunu sağlamak için neler yapılması gerektiği belirtilmiştir (“Güzel Bir

Vücuda Nasıl Sahip Olabiliriz?”, Muhit, Nisan-1933, S.5, No. 54, 43).

Derginin “Çocuk Bakımı” başlıklı bölümünde, güzel ve sağlıklı bir nesil

yetiştirmek için bebeklik çağından itibaren idman yaptırmaya başlamak

gerektiği anlatılmaktadır. Anneleri tarafından gerçekleştirilen küçük

bebeklerin idmanı, banyo öncesi minimum on dakika olacak şekilde, ılık bir

odada yapılmalıdır. Çocuğa idman yaptırırken dikkatli olunmalı, hareketler

4 ile 6 defadan fazla tekrar edilmemelidir (“Çocuk Bakımı Küçük Bebeklerin

İdmanı”, Muhit, Nisan-1930, S.2, No. 18, 1428-1429). Bu yazı ile sağlıklı ve

doğru yetişmiş, iyi nesillerin çocukluk çağından başlayarak sporla eğitmenin

lüzumu üzerinde durulmuştur.

Gençlerin spora ilgi göstermeleri ve spor yapmaları, Cumhuriyet

Dönemi’nde önemli bir devlet politikasıdır. Gençler hangi sporları tercih

etmeliler ve nasıl uygulamalıdırlar sorusu önemli konular arasında

görülmüştür. Bu amaçla Müfide Muzaffer tarafından kaleme alınan yazıda,

gençler için faydalı ve zararlı sporlar bulunduğu ifade edilmiş ve beden

475 | S a y f a

hareketlerinin işlevleri açıklanmıştır. Beden hareketlerinde şahsi

tecrübelere dayanan hareketler, fasılalı sporlar ile eğlenceli sporların

gençler için faydalı oldukları vurgulanmıştır. Spor dallarının hepsinin

neticede insanın vücut yapısında birtakım değişikliklere sebep olduğu,

kararında yapılan idmanın hiçbir zaman zararlı olmadığı belirtilmiştir.

Müfide Muzaffer’e göre gençler için en yararlı spor dalları yüzme, voleybol,

tenis, dans gibi sporlardır. Gençlere spor aktiviteleri önce sevdirilmeli ve

çocuğun yapısına göre bir program belirlenerek beden hareketleri

öğretilmelidir (“Gençler İçin Hangi Sporları Tercih Etmeliyiz?”, Muhit, Ocak1932, S.4, No. 39, 58-59).

Spor, sadece bir eğlence ya da moda aracı değildir. Genç nesillerin,

özellikle genç kadınların spor yapmalarının öneminden bahseden Selim

Sırrı, öncelikle insanların sağlıklı olmaları için yaptıkları sporun aynı

zamanda bir terbiye aracı olduğu görüşündedir. Dünyada sporcu kadınların

sayısının artmasıyla özellikle medenileşme yolunda önemli görülen spor

faaliyetleri, Türk kadını tarafından da uygulanmalıdır. Ancak Selim Sırrı, bu

konuda sporla ilgilenen kadınlara birtakım uyarılarda bulunmakta ve her

yaşın sporla ilgisi ile bu doğrultuda yapılan hareketlerin farklılıklarından

bahsetmektedir. Ona göre spor, başkalarını değil kişinin kendisini memnun

etmek için yapılır ve sporun amacı iyi anlaşılmalıdır: “Spor bir edebiyattır,

jimnastik ise onun lisanıdır. Lisanı iyi bilmeyenlerin edebiyata heves

etmelerinden fayda yerine zarar hâsıl olur” (“Sporcu Hanımlar”, Muhit,

Eylül-1930, S.2, No. 23, 358-359).

Muhit dergisindeki sporla ilgili ele alınan konular yalnızca beden

idmanlarını içermez, vücudun tüm uzuvlarını kapsayan bütün bir hareket

sistemini anlatır. Bu kapsamda yüz kaslarının da tıpkı vücut kasları gibi

idmana ihtiyacı olduğu yazılmıştır. Londra’da bir güzellik kuruluşunu

müdiresi, tıp okumuş bir hanım, eskiden beri yüz güzelliğiyle ilgilendiğini,

dinç vücutlu fakat yaşlı görünen yüzlerin sebebini araştırdığını anlatır.

Neticede yüz güzelliğini temin etmek için yüz kaslarına her türlü hareketi

yaptırarak çalıştırmak ve kanı yüze yaymak gerektiğini, yüz bakımını ihmal

etmeyerek bunun yanı sıra yürümek, soğuk duş yapmak, meyva yemek ve

uykusuz kalmamak gibi noktalara özen göstermeye dikkat çekmiştir

(“Sıhhat ve Güzellik Yüz Sporları”, Muhit, Haziran-1931, S.3, No. 32, 70).

Spor branşlarının temelini oluşturan jimnastik, vücuda esneklik ve

denge kazandıran bir beden hareketidir. Yurttaşlarının sağlıklı, düzgün bir

bedene sahip olmasını ve iyi nesiller yetişmesini arzulayan Cumhuriyet

aydını, bu uğurda yurtdışındaki gelişmeleri takip etmiş ve anayurtta tatbik

etmeye çalışmıştır. Muhit Dergisi’nde sporla ilgili kayda değer yazıları yazan

Selim Sırrı’nın, özelikle kadın sporcular yetiştirmede bizzat kendi kızları

aracılığıyla da örnek model oluşturma gayeti içerisinde olduğu görülür. S.

Sırrı, kızları Selma ve Azade hanımları Almanya’ya jimnastik eğitimi için

göndermiştir. Muhit Dergisi bu kapsamda, yurda dönen Selim Sırrı’nın

kızlarıyla bir mülakat gerçekleştirmiş ve jimnastik eğitimi hakkında

476 | S a y f a

onlardan aldığı bilgilere yer vermiştir. Bu bilgiler arasında özellikle

Avrupa’da, jimnastik hareketleriyle vücudu işlek ve canlı hale getirerek şekil

vermekten bahsedilmiştir. Avrupa’da iki sene bedii anatomi, fizyoloji, resim,

musiki, spor gibi dersleri alan kızlar, tüm bu derslerin ortak amacının

hareketi terbiye ve kontrol altına almak olduğunu belirtmişlerdir. İnsan,

vücudunu tanımalı ve tabiatından ayrılmayarak onu uygun şekilde

şekillendirmelidir. Bu kapsamda en büyük ideal, kabiliyetli Türk

kadınlarının güzel yani işlek ve ahenktar bir vücut yapısına sahip olmalarını

temin etmek ve bu sayıyı çoğaltmaktır (“Avropada Ne Yaptınız?”, Muhit,

Kasım-1929, S.2, No. 13, 982-983).

Sporun Avrupa’da bir sanat dalı kabul edilerek ilmin bir kolu olarak

işlev görmesi, Türk aydınını da bu bakış açısına yöneltmiştir. Bu doğrultuda

Selim Sırrı; sporun güç, yetenek ve denge karışımı olduğunu belirttikten

sonra sporun tasnifi meselesi hakkında bir yazı yazmıştır. Uluslararası

Olimpiyat Komitesi, XX. yüzyılın başlarında sporun teşkilatı konusunda bir

kongre tertiplemiş ve dokuz ana başlık altında yaklaşık altmış spor dalını

toplamıştır. Amaç, ilmî uzmanlık dalı olan sporun teorik, uygulama

içeriklerini tespit, tanım, tasnif ve tahlilini yapmak, spor kütüphaneleri

kurmak, sağlıklı nesiller yetiştirmek ve uluslararası yarışmalarda ülkeyi en

iyi şekilde temsil etmek gibi idealleri gerçekleştirmektir. Avrupa, bu idealleri

gerçekleştirmiştir (“Sporcu Nasıl Yetişir? III Sporda Teşkilat”, Muhit, Aralık1929, S.2, No. 14, 1057-1058). Selim Sırrı, sporun önemine dikkat çeken ve

ilmî bilgi olarak ele alınmasını anlatan, akademik iştiyaklarla bir yazı kaleme

almıştır. Burada halka spor sevgisini aşılamak, öğretmek amacı da

bulunmaktadır.

Avrupa’da teşekkül eden modern spor dallarıyla ilgili bilgilerden önce,

Türk yurdunda Orta Asya’dan itibaren var olan ve geleneksel sporlar adı

altında toplanan ata sporlarından bahsetmek önemlidir. Selim Sırrı,

Türklerde spor seyrini ele aldığı yazısında ateşli silahlar icat edilmeden önce

savaşların, göğüs göğüse mücadele ve askerlerin savaş taktiklerini

uygulamada gösterdikleri maharetler üzerinden yapıldığını belirtmiştir. Söz

konusu yazıda, Türklerde okçuluk ve güreş sporlarının önemi ele alınmıştır.

Türklerde spor, savaşla ilgili bir konu olarak ciddiye alınmış ve devlet

yöneticileri tarafından bir çeşit askeri talim olarak işlev görmüştür. Okçuluk

bir savaş aletini kullanma talimi, güreş ise güç göstergesi ve teke tek dövüş

açısından önemli görülmüştür. Güreşte uluslararası sahalarda ülkeyi temsil

eden pehlivanlar, bir komutan edasıyla kahramanlaştırılmışlardır. Yurt

dışında güreşen Koca Yusuf, Filiz Nurullah, Kara Osman, Kara Ahmet gibi

pehlivanlar, adları unutulmamak üzere kaydedilmiş profesyonel

sporculardır (“Sporcu Nasıl Yetişir? Eski Türklerde İdman Oyunları ve Yeni

Vücut İdmanları”, Muhit, Şubat-1930, S.2, No. 16, 1217).

Selim Sırrı’nın Muhit Dergisi’nde spor dalları arasında yer alan kayak

konusunda da yazıları bulunmaktadır. Selim Sırrı (Tarcan) “Kış ve Spor”

başlıklı yazısında asıl amacının; sporun yaz-kış yapılması gerektiğini, fikrî

477 | S a y f a

olduğu kadar fiziken de güçlü gençler yetiştirmenin önemini, başka

milletlerin sporcularıyla uluslararası arenada yarışabilecek gençlerin

lüzumu ile özellikle doğudaki gençlerin dikkatini kış sporlarına çekmek

olduğunu belirtmiştir. Bununla birlikte sporu öğreten öğreticiye de dikkat

çekmiş ve işin ehlinden öğrenmek gerektiğini ifade etmiştir. Yazının sonuna

buz kızağı/pateni (günümüzde buz pateni) resmi konularak

örneklendirilmiştir (Muhit, Ocak-1929, S.1, No. 3, 182-184). “Kış Sporları”

başlığı altındaki yazıda ise, kayak spor aletleri arasında yer alan Luge,

Skeleton, Topoggan, Bobsleigh tanıtılmıştır. Ona göre kayak sporunda

başarılı olabilmek için vücudun çok çevik, sağlam ve dayanıklı olması

gerekmektedir. Yaz sporları gibi kış sporları da bir milletin hayatında,

sağlığında etkili vasıtalar arasındadır (“Kış Olimpiyatları”, Muhit, Şubat1931, S.3, No. 28, 30-32).

Muhit Dergisi’nde spor dalları arasında özellikle, her yönden

donanımlı insan modeli oluşturmak açısından önemli görülen izcilik ile ilgili

yazılar bulunmaktadır. Derginin ilk bölümünün altında arka arkaya üç yazı

neşredilmiştir (“Gençliğe Dair”, Muhit, Nisan-1929, S. 1, No. 6). Bu kapsamda

yayınlanan, “Kızlarımızın İzcilik İstidadı” başlıklı yazıda, Kız Amelî Hayat

Mektebi müdürü Muzaffer Bey ile jimnastik hocası Muhsin Bey, okulun

izcilik faaliyetleri hakkında bir röportaj vermiştir. Kız Amelî Hayat Mektebi

izcileri, ilk Türk kız izciler olmak bakımından önemlidir ve bu yazıda kız

izcilerin hangi faaliyetlerde bulundukları yer alır. Okulun amacı, kızları

becerikli olmaya alıştımak ve hayata hazırlamaktır. Okulda kız izcilere

hastabakıcılık, yemek pişirmek, âcizlere yardım etmek, yürüyüşlere çıkmak

gibi faaliyetler öğretilmektedir (Muhit, Nisan-1929, S. 1, No. 6, 404-405).

Yazıda özellikle kız öğrencilerin sosyal hayat becerilerini kazanma

noktasındaki çabaları, örnek Cumhuriyet kadın modeli olarak görülüp takdir

edilmiştir.

“Türkiye’de İzcilik Faaliyeti” başlıklı yazı, İzci Ahmet tarafından

yazılmış izcilik tarihinin özetlendiği bir yazıdır. Türkiye’de ilk defa 28 Şubat

1913 tarihinde Galatasaray Lisesi’nde kurulan izcilik oymağını, Darüşşafaka

ve İstanbul Liseleri takip etmiştir. Ahmet ve Abdurrahman Robenson Beyler,

izcilik teşkilatının kurulmasında önemli rol oynamışlardır. I. Dünya Savaşı

sırasında izcilik faaliyetleri sekteye uğramış, savaş sonrasında yeniden

canlandırılmak istenmiştir. Bu doğrultuda yine Galatasaray Lisesi’nde iki

İngiliz hoca tarafından çalıştırılan Galatasaray Oymağı önemli rol

oynamıştır. Selim Sırrı ve M. Sami Beyler tarafından “Türk İzciler Birliği”

kurulmuştur. Tüm dünyada, medenî ülkelerde önemli görülen izcilik, ne

yazık ki Türkiye’de uzun soluklu olamamıştır. Bu konuya dikkat çeken

yazıda, Türk gençleri tarafından izciliğin öneminin anlaşılması ve gerekenin

yapılması hususunda uyarılarda bulunulmaktadır (Muhit, Nisan-1929, S. 1,

No. 6, 406-407).

Derginin aynı sayısında yer alan izcilik dalıyla ilgili üçüncü yazı, Selim

Sırrı’ya aittir. Burada da izciliğin tanımı yapıldıktan sonra eğitimi hakkında

478 | S a y f a

özet bilgiler yer alır. Selim Sırrı’ya göre izci; kendisine ve başkalarına

yardımcı olmayı başarabilen, yetenekli, bilgi sahibi, disiplinli, insanları

seven, karakter sahibi bir kişidir (“İzcilik”, Muhit, Nisan-1929, S. 1, No. 6,

456-458). İzci; doğaya dair bilimsel bilgiyi kullanmakla birlikte uygulamalı

olarak da gösterebilir: Pusulalı yahut pusulasız yön tayin edebilir, kroki

çizebilir ve bir tapoğrafya haritasını zihninde anlamlandırarak hayatta

kalmayı başarabilir. İlgili yazıda önemli bir spor dalı olarak altı çizilen

izciliğe dair Avustralya, İngiliz, Danimarka, İsveç, Leh, Alman kız ve erkek

izcilerin rengarenk kıyafetleriyle temsili resimleri bulunmaktadır.

Muhit Dergisi’nde, izciliğin anlatıldığı yazıları tamamlayacak şekilde

kamp yapmanın önemini vurgulayan birtakım yazılar yayınlanmıştır. Yazan

kişinin İlhami olarak belirtildiği yazıda, şehir hayatının beden ve ruh sağlığı

açısından bazı zararlarının olduğu söylenmiş ve bunu telafi etmek için kamp

yapmak gerektiği anlatılmıştır. Kamp yapmanın amacı sadece açık havada

bulunmak, eğlenmek değil; toplumda birlik ve beraberlik ruhunu da

güçlendirmektir. Yazıda; uygun kamp yeri nasıl tespit edilir, yabancı

ülkelerde kamp hayatının önemi nedir, Türkiye’de-İstanbul’da kamp yerleri

nerelerde bulunur gibi sorular hakkında özet bilgiler yer almaktadır. Yazının

sonunda Galatasaray Lisesi’ne ait kamp görüntüleriyle “Kamp Ateşi” başlıklı

bir de şiir bulunmaktadır (“Kamp Hayatı”, Muhit, Haziran-1929, S. 1, No. 8,

579-581).

Dergide yüzme sporu ile ilgili yaşanan kaza olayları hakkındaki genel

bilgilerden sonra, yüzme dersleri ve suni teneffüs gibi ilk yardım konularıyla

ilgili bilgiler de verilmiştir. Yüzme ile ilgili halk arasında yapılan yanlışlıklar,

halkı bilinçlendirmek amacıyla anlatılmıştır (“Denizde Gösteriş Olur mu?”,

Muhit, Ağustos-1929, S.1, No. 10, 780-782).

Muhit Dergisi’nde sportif faaliyetler çerçevesinde spor dallarından

bahsedilmekle birlikte; sporun eğlence ve boş vakit geçirme aracı olarak

kullanılabileceği de gösterilmiştir. Geleneksel Türk Sporları başlığı altında

yer alan avcılık kapsamda, dergide balık avı ile ilgili eğlenceli yazılar da yer

almaktadır. İlgili yazıda balık avının farklı şekillerde (ok, mızrak, kapan,

kuşlar aracılığıyla) nasıl yapıldığı hakkında kısaca bilgi verilmiş ve Filipin

Adaları, Amerika, Almanya, Hindistan ülkelerinde balık avına dair resimli ve

kısa bilgili içerik hazırlanmıştır (“Balık Avı kaç Türlü Olur?”, Muhit, Temmuz1930, S.2, No. 21, 210-211). Dergide satranç ile ilgili yazıların yer alışı,

sporun fikrî yönünü destekleyen amaçlara sahip bulunulduğunu

göstermiştir. Satranç nasıl oynanır, kuralları nelerdir gibi soruların cevapları

da açıklanmıştır (“Asrî Satranç Muallimi”, Muhit, Ocak-1932, S.4, No. 39, 60-

61).

Muhit Dergisi’nde futbol ile ilgili yazılar da yer almaktadır. İstanbul

futbol spor kulüplerinden Fenerbahçe, Galatasaray, Beşiktaş, İstanbul Spor

ve Beykoz Spor hakkında Mehmet Sami Bey ile Halim Şefik’in yazıları

bulunmaktadır. Futbol, “tepük” adı altında Orta Asya’da Türkler arasında

çok önceden beri biliniyor olmasına rağmen; Türkiye Cumhuriyeti Devleti

479 | S a y f a

topraklarında Batılı anlamda futbol kurallarını ilk uygulayanlar Amerikalılar

ile İngilizler olmuştur. Kadıköy-Moda’da yaşayan Ermeni ve Rum öğrenciler

kendi aralarında kurdukları takımlarda maçlar tertip etmişlerdir. Yazıda ilk

Türk futbolcusunun Fener Kulübünden Bahriye öğrencisi Fuat Bey, Fener

kulübünün ilk kurucusunun da Enver Bey olduğu kaydedilmiştir.

Fenerbahçe isminin ilk olarak nasıl ve kim tarafından verildiği net olarak

bilinmemekle birlikte takımın adının, oyunların oynandığı Fenerbahçe

çayırından aldığı rivayet edilmiştir. Renkleri başlangıçta sarı-beyaz olan

Fenerbahçe, futbol kulübü olarak kurulmasına rağmen denizcilik, atletizm,

tenis, jimnastik gibi spor dallarına da önem vermiştir. Spor kulüplerinin pek

çoğunda olduğu gibi Fenerbahçe de I. Dünya Savaşı sırasında üyeleri

arasından şehitler vermiştir (“Spor Klüplerimizin Tarihçesi I Fenerbahçe”,

Muhit, Haziran-1932, S.4, No. 44, 51-53).

M. Sami Bey, Galatasaray spor kulübü ile ilgili yazısında ise tüm

gücünü okulundan alan ve Sultan Abdülaziz (1861-1876) devri ortalarında,

1868 tarihinde Mekteb-i Sultanî adı altında kurulan lisenin Türk spor tarihi

açısından önemine dikkat çekmiştir. Galatasaray, Sultan II. Abdülhamit

(1876-1909) devrinin 1905 yılında kurulan ilk Türk futbol kulübüdür.

Kurucuları, takımın renkleri hakkında bilgilerin yer aldığı yazıda; Kadıköy

Moda’da kurulan Ermeni ve Rum Levantenlere ait Moda Kulübü’ne karşı

millî hassasiyetlerle kurulan ilk Türk takımının Galatasaray olduğu

belirtilmiştir. Galatasaray, İstanbul’a ziyarete gelen ilk yabancı takım olan

Macarlara iade-i ziyarette bulunmuş ve maç yapmak üzere yurt dışına çıkan

ilk Türk takımı olmuştur. Bu sebeple Türk takımlarını Avrupa’da temsil

etmek ve yurt dışına tanıtmak Galatasaray’ın kuruluş felsefesi haline

gelmiştir. Galatasaray kulübünün futbol yanında atletizm, jimnastik, patenli

hokey, izcilik ve güreş gibi spor dallarına da önem verdikleri belirtilmiştir

(“Galatasaray Klübünün Tarihçesi”, Muhit, Temmuz-1932, S.4, No. 45, 62-

64).

İstanbul’un üç büyük futbol takımlarından Beşiktaş hakkında da yazı

kaleme alan M. Sami Bey, Beşiktaş kulübünün varlığını Harbiye mektebiyle

ilişkilendirir. Kulübü kuranların pek çoğu subaylardır. Muallim süvari

kaymakamı Mazhar Bey Efendi ile Beşiktaş kulübü başkanı Binbaşı Fuat Bey

kulübün kurucularıdır. Galatasaray spor kulübü, Türkiye’de spor oyunlarını

ilk oluşturan kulüp iken; Beşiktaş da atletik kulübünü ilk kuran kulüp olma

şerefine erişmişlerdir. Beşiktaş öncelikle jimnastik ve güreş dalında başarılı

olmuş, futbol oyununu daha sonra uygulamıştır. M. Sami’ye göre Beşiktaş

kulübü, 1902 yılında Edirne’de kurulmuş atletik jimnastik spor alanındaki

ilk kurucu takımdır. Bununla birlikte güreş, boks, gülle kaldırma gibi sporlar

profesyonel anlamda ilk defa Beşiktaş kulübünde yapılmıştır (“Beşiktaş

Klübünün Tarihçesi”, Muhit, Ağustos-1932, S.4, No. 46, 46-48).

Türkiye’de spor kulüpleri hakkındaki yazılardan birisi de M. Sami

Bey’in, “İstanbul Spor Kulübü”ni konu edindiği yazısıdır. Yazar, Cumhuriyet

rejiminin gençliğin ruhunda kaynaştırdığı yüksek heyecan sebebiyle 1926

480 | S a y f a

yılında kurulan İstanbul Spor Kulübü’nden bahsetmiştir. Galatasaray Lisesi

gibi okul temelli kurulan İstanbul Lisesi’nden yetişen gençler böylelikle bir

spor yurdu tesis etmişlerdir. İstanbul Spor Kulübü, futbolun yanında

atletizm, voleybol, basketbol gibi spor dallarına da önem vermiş ve başarılar

kaydetmiştir (“Spor Klüplerimizin Tarihçesi İstanbul Spor Klübü”, Muhit,

Eylül-1933, S.4, No. 47, 41-43).

Spor kulüplerinin tarihçesi içerikli yazı serisinin sonuncusu Beykoz

Kulübü ile ilgilidir. Halim Şefik tarafından yazılan yazıda, Beykoz Şark İdman

Cemiyet’inin kuruluşu Kelle İbrahim lakaplı sporcunun anılarıyla anlatılmış,

Beykoz Spor Kulübü’nün kuruluşu ve başarıları aktarılmıştır (“Spor

Klüplerimizin Tarihçesi Beykoz Klübü”, Muhit, Aralık-1933, S.5, No. 50, 28-

30).

Spor sahalarının olmayışı, millî ideallerle yetiştirilmek istenen iyi,

doğru ve güzel sporcuların oluşturulabilmesi adına bir eksiklikti. Bu

sebepten olsa gerek XX. yüzyılda spor sahaları sadece idman yapılan yerler

değil; okullara denk olarak görülmüşlerdir. Bu politika gereği olarak Muhit

Dergisi’nde spor mekânları ile ilgili düşünceler ele alınmıştır. Bu kapsamda

özellikle “stadium” kelimesi üzerinde duran ve kısa bir tarihini veren Selim

Sırrı, Latince bir kelime olduğunu, Yunanistan’da bir ibadet mekânı olarak

kutsal sayıldığını ifade etmiştir. Avrupa’da büyük şehirlerin bir stadı

olduğunu belirten Sırrı, Türkiye’de de büyük şehirlerde stadların

yapılacağını söyledikten sonra, eski Yunan’da stadlarda yapılan sportif

gösterilerin mahiyeti hakkında bilgiler vermiştir. Stadlar, Yunanistan’da

mertlik meydanı olarak görülmüş, Hıristiyanlıktan önce kişinin vücuduna

bakması, onu güzel ve güçlü göstermesi bir tür ibadet şekli olarak

düşünülmüştür. Eski Yunanistan’da bir atletizm dini olduğunu, vücut

idmanını sevenin aynı zamanda Tanrı’yı da sevdiğine inanıldığını

anlatmıştır. Stadlarda olimpiyat gösterilerinin yapıldığı ilk dönemlerde

Yunanlılar, bir araya gelerek bayram havası içinde birbirleriyle anlaşır ve

fikirle beden faaliyetlerini genel bir imtihandan geçirme fırsatı bulurlarmış.

Zamanla olimpiyatlar, temeldeki yapılış amacını ve ruhunu yitirmeye

başlamış, burada kazanç temin etmek isteyenler bu amaçları neticesinde

spora hile karıştırmışlardır. Selim Sırrı, böylelikle atletizm dininin kendi

sadık müritlerini kaybederek yozlaştırıldığını kaydetmiştir (“Stadium”,

Muhit, Haziran-1931, S.3, No. 32, 26-28). Stadyum ve olimpiyatlar

konusunda yazı yazmaya ileriki sayılarda da devam eden Selim Sırrı,

Yunanistan’da dinî bir bayram havasında kutlanan olimpiyatların, önceleri

dostane bir şekilde cereyan ettiğini, galip gelenin herkes tarafından

alkışlandığını ve kazananın da defne dalından yapılmış bir taç ile

ödüllendirildiğini hatırlattıktan sonra, konuyu ele alış amacının 1896 yılında

Atina’da düzenlenen ilk olimpiyattan bahsetmek olduğunu belirtmiştir. Bu

yazıda, Dünya Spor Atletizm Birliği Başkanı Baron de Coubertin’in tüm

dünyada düzenlenen sportif faaliyetler sayesinde sporun uluslararası barışı,

kardeşlik duygusunu pekiştirdiği fikrini yayma çabaları; bununla birlikte

481 | S a y f a

olimpiyat ruhunun yerini kazanma hırsının aldığı ve sporun amacını yitirdiği

anlatılmak istenmiştir (“Yeni Stadyumlar ve Olimpiyatlar”, Muhit, Ekim1931, S.3, No. 36, 30-31).

Burhan Felek tarafından, “Türk Atletizm Federasyonu Reisi

Bürhanettin Bey” adıyla yazılan yazı; İstanbul’da yapılması düşünülen

İstanbul Stadı’nın hangi mevkide, nasıl ve hangi parayla inşa edileceği

konularını içerir. İstanbul Stadı’nın sahip olması gereken özellikleri on bir

madde ile açıklayan Burhanettin bey, stadın yer olarak Pangaltı’daki Ermeni

mezarlığında yapılabileceğini belirtmiştir. Türk Atletizm Federasyonu

Başkanı’na göre inşa masrafları devlet tarafından karşılanmamalıdır. Çünkü

devlet kuruluşlarında, örneğin belediyelerde bürokratik işler çok fazla

olduğundan stadın yapımı gecikebilir. Bu sebeple şirketler gibi ticari

kuruluşlar, yeni yapılacak stadın maliyetini karşılayarak pek çabuk bir

şekilde hayata geçirebilirler (“İstanbul Stadı”, Muhit, Eylül-1930, S.2, No. 23,

340-341).

Muhit Dergisi’nde devamlılığı olan bir başlık da kadın ve erkek spor

kıyafetleridir. Spor dallarına göre farklı kumaş türlerinin tercih edildiği,

rengarenk modelleri içeren kıyafetler, dergide resimli örnekleriyle

yayınlanmıştır. Spor, Cumhuriyet Dönemi’nde halk arasında

yaygınlaştırılmaya çalışılan düzenli, yerine ve zamanına göre giyinen, Batıya

yüzü dönük, çağdaş bir insan modelini oluşturmada örneklik teşkil

etmektedir. Dergide, tenis ve diğer sporlar için kadınlarda kolsuz, pileli,

beyaz elbise modellerinin tercih edildiğini; erkekler için ise modanın

değişmemekle birlikte daha çok beyaz pantolon, renkli çizgili gömlek,

oyundan sonra giymek için hafif fakat sıcak tutan pamuklu bir ceket tercih

edildiği belirtilmektedir (“Tenis İçin”, Muhit, Temmuz-1929, S.1, No. 9, 712).

“Deniz İçin” başlıklı bölümde ise denizde yüzmek isteyen kadınlar için

kıyafetin süslü olmasının pek bir önemi olmamakla birlikte; deniz kıyısında

yürümek için elbise arzularından vazgeçemedikleri yazılıdır. Erkekler için

denizde moda değişmemiştir, onlar mavi pantolon, çizgili üstlük giymeyi

tercih ederler. Bornozlar da deniz kıyafetinin rengine uygun olarak

tasarlanmıştır (Muhit, Temmuz-1929, S.1, No. 9, 713).

Değerlendirme ve Sonuç

Türkler, ordu-millet olarak ifade edilen düşüncenin devamlılığı

bağlamında barış zamanında sağlıklı olmak, özellikle gençlerin bedenlerine

çeki-düzen vermek; savaş zamanlarında da paramiliter amaçlar

doğrultusunda bireylerin bedensel farklılıklarını ortadan kaldırarak

devletin devamlılığına yarar sağlamak gibi düşüncelerle özellikle

Cumhuriyet Dönemi’nde devlet politikasını oluşturmuşlardır. Bu dönemde

spor, toplumsal terbiye aracı olarak görülmüş; spor yapmak yegâne amaç

değil örnek insan modeli oluşturmak adına bir araç işlevi üstlenmiştir.

Bedenen güçlü, fikren ya da psikolojik olarak güçlü, ahlâken güçlü insan

modeli, genç Cumhuriyetin örnek yurttaşlar yetiştirme idealine ait bir

tasavvurdur.

482 | S a y f a

Millî kimliğin oluşturulmasında Osmanlı Devleti’nin son

dönemlerinde yasaklanan geleneksel ata sporlarının yeniden

canlandırılması, sömürgecilerin getirdikleri oyunların muhalif bir tarzda

yeniden anlamlandırılması gibi amaçlar yapılandırmanın bir parçasıdır.

Cumhuriyet Dönemi’nde spor özelinde oluşturulan millî kimlik bilinci,

Mustafa Kemal Atatürk’ün temellendirdiği “Milliyetçilik” ilkesinin

devamıdır. Atatürk milliyetçiliği, millî bilinci oluşturmada sporu bir araç

olarak görmüş ve savaşlardan çıkmış bir milletin sağlıklı yaşamasını teşvik

edecek, moralini arttıracak, onlara kültürel kodları hatırlatacak; yurtdışında

da devletin tanınmasını ve kabul görmesini sağlayacak politikalar

geliştirmiştir.

1 Kasım 1928 yılından itibaren Ahmet Cevat Emre tarafından

çıkarılmaya başlanan Muhit Dergisi, modernleşme düşüncesindeki

Türkiye’nin aile, sağlık, çocuk bakımı, sanat ile bilimsel haber ve bilgiler,

oyun ve eğlence, sporda kadının eğitimi vb. gibi çeşitli konularda gelişimine

katkı sağlamayı amaçlamış, aynı zamanda da Cumhuriyet’in spor örneklemi

üzerinden kültürel kimlik oluşturmasında öncülük yapmış önemli bir yayın

organıdır.Dergideki yazılar, alfabe olarak Arap alfabesinden Latin alfabesine

geçiş (3 Kasım 1928) dönemini göstermesi bakımından da

örneklendirilebilir. Latin alfabesinin kullanıldığı ilk yıllarda dergi

başlıklarında ve yazı içeriklerinde bu sebeple imlâ hataları görülmektedir.

Muhit Dergisi’ndeki spor konulu yazılardan yola çıkarak bu yazıların

yazılış amaçlarını, tespit edilen birkaç başlık altında toplamak mümkündür:

– Sporun önemi

– Başka memleketlerde spor ve beden terbiyesi

– Beden sağlığı ve bakımı

– Spor dalları

– Spor mekânları

– Spor kıyafetleri

Bu başlıklar çerçevesinde dergide sporla ilgili yazıları yer alan

Cumhuriyet aydınlarının, M. Kemal Atatürk önderliğinde sporda Avrupa

standartlarındaki gelişmeleri dikkate alarak hareket ettikleri, sporu hem

sağlıklı Cumhuriyet insanı yetiştimek hem de fikrî açıdan teşkilatlandırmak

bakımlarından hassas davrandıkları anlaşılmaktadır. Aydınların bilimsel

bilgi açısından spor ile anotomi, antropoloji, felsefe, sosyoloji gibi dallar

arasında da bağlantı kurarak disiplinlerarası karşılaştırmalar ve çalışmalar

yaptıkları görülmektedir. Devlet politikasının bir gereği olarak Muhit

Dergisi’nde yayınlanan spor, oyun ve eğlence içerikli yazılar, aşağıda

tablolaştırılmıştır.

Yazının Başlığı Muharriri/Yazarı

Doğru-İyi-Güzel Selim Sırrı (Tarcan)

Kış ve Spor Selim Sırrı (Tarcan)

483 | S a y f a

Zayıflamak İstiyor Musunuz? Selim Sırrı (Tarcan)

Zayıflar Nasıl Kuvvetlenir? Selim Sırrı (Tarcan)

Spor Ölüyor Eşref Şefik

Kızlarımızın İzcilik İstidadı Muharriri/Yazanı yok

Türkiye’de İzcilik Faaliyeti İzci Ahmet

İzcilik Selim Sırrı (Tarcan)

Kamp Hayatı İlhami

“Avusturya takımının en kıymetli

oyuncusu Şafer

Çelebizade Sait Tevfik

Bedeni Esas Tutan Bir Pedagoji

Terbiye Sistemi

Nevzat Mahmut

Kıyafetler: Tenis İçin-Deniz İçin Muharriri/Yazanı yok

Arzın Müstakbel İnsanları Muharriri/Yazanı yok

Denizde Gösteriş Olur mu? Muharriri/Yazanı yok

Siz Yaşta Bir Kimse Sıhhatını Nasıl

Muhafaza Etmeli?

Dr. W. S. Sadler

Spor Nedir? Sporcu Nasıl Yetişir? Selim Sırrı (Tarcan)

Avropada Ne Yaptınız? Muharriri/Yazanı yok

Sporcu Nasıl Yetişir? III Selim Sırrı (Tarcan)

Spor Hayatı Selim Sırrı (Tarcan)

Sporcu Nasıl Yetişir? Selim Sırrı (Tarcan)

Güzel ve Güzellik Selim Sırrı (Tarcan)

Nasıl Spor Yapıyorduk? Selim Sırrı (Tarcan)

Küçük Bebeklerin İdmanı Muharriri/Yazanı yok

Başka Memleketlerde Spor

Yunanistan Balkan Oyunları

Selim Sırrı (Tarcan)

Başka Milletlerde Beden

Terbiyesi

Selim Sırrı (Tarcan)

Balık Avı Kaç Türlü Olur? Muharriri/Yazanı yok

Şişmanlar Nasıl İdman Yapmalı? Selim Sırrı (Tarcan)

İstanbul Stadı T.A.F. Reisi Burhanettin Bey

Sporcu Hanımlar Selim Sırrı (Tarcan)

Birinci Balkan Oyunları Bu

Oyunlara İştirakımız ve Alınan

Neticeler

T.A.F. Reisi Burhanettin Bey

Kırkından Sonra Hangi Sporları

Yapmalı?

Selim Sırrı (Tarcan)

Bir Skeleton Muharriri/Yazanı yok

İyi Bir Sporcu Musunuz? Selim Sırrı (Tarcan)

Stadium Selim Sırrı (Tarcan)

Sıhhat ve Güzellik Yüz Sporları Muharriri/Yazanı yok

Yeni Stadyumlar ve Olimpiyatlar Selim Sırrı (Tarcan)

Amerika’da Millî Nişancılık Muharriri/Yazanı yok

484 | S a y f a

Maçları

Gençler İçin Hangi Sporları Tercih

Etmeliyiz?

Muharriri/Yazanı yok

Kış Manzaraları ve Kış Sporları Muharriri/Yazanı yok

Spor Klüplerimizin Tarihçesi –

Fenerbahçe

Muharriri/Yazanı yok

Gençlik- Sporlar- Seyahatler Ella Maillart (Trc. Ahmet Kasdi)

Galatasaray Klubünün Tarihçesi M. Sami

Beşiktaş Klübünün Tarihçesi M. Sami

İstanbul Spor Klübü M. Sami

Beykoz Klübü Halim Şefik

Güzel Bir Vücuda Nasıl Sahip

Olabiliriz?

Bedriye Mustafa

Tablo 1: Muhit Dergisi’nde spor içerikli yazılar

Yazının Başlığı Muharriri/Yazarı

Kış Oyunları Muharriri/Yazanı yok

İki Oyun Muharriri/Yazanı yok

Çocuklarınıza Kendiniz Güzel

Oyuncaklar Yapabilirsiniz

Muharriri/Yazanı yok

Çocuk Oyunları Muharriri/Yazanı yok

Hokkabaz Muharriri/Yazanı yok

Orta Oyunu ne idi? Osman Cemal

Kış Oyunları Muharriri/Yazanı yok

Eski Karagöz Osman Cemal

Çocuk Bakımı Oyun, Oyun

Odaları, Oyuncak

Şefika Müşfik

Halk Raksları ve Zeybek Oyunu Selim Sırrı (Tarcan)

Deve Güleşi Celalettin Ekrem

Fakirin Oyuncağı Charles Baudelaire’den Yaşar Nabi

Otomatik Dans ve İdman

Makinası

Muharriri/Yazanı yok

Asrî Çocuk Oyuncakları Muharriri/Yazanı yok

Folklor Nedir? Yusuf Akçura

Tiyatro: Güllü Agop Kimdir ve Ne

Yapmıştır?

Refik Ahmet

Tablo 2: Muhit Dergisi’nde oyun ve eğlence içerikli yazılar

Muhit Dergisi’ndeki spor yazılarından yola çıkarak Cumhuriyet’in ilk

dönemlerinde millî sembol olarak güreş, atıcılık, binicilik, kılıç-kalkan, tepük

gibi geleneksel spor dallarının yanında; jimnastik, yüzme, tenis, atletizm,

voleybol, basketbol gibi modern spor dallarının ve satranç gibi zekâ

oyunlarının millî idealler adına kullanıldığı tespit edilmiştir. Dergide yer

alan spor konulu başlıkların içeriklerinde dikkat çekici birkaç nokta daha

485 | S a y f a

vardır. Bunlar arasında özellikle kadının spor yapması ve bedenine bakması

meselesi ciddi bir şekilde ve bilimsel bakış açılarıyla yazarları tarafından

izah edilmiştir. Bu konuyla bağlantılı ikinci bir mesele de spor kıyafetleridir.

XIX. yüzyıldan itibaren Batı’da artmaya başlayan beden fizyolojisi ve eğitimi

hakkındaki konular, ne yazık ki Osmanlı Devleti’nin içinde bulunduğu siyasi

ve sosyal şartlar nedeniyle yeterince üzerinde düşünülüp bilimsel açılardan

ele alınamamıştı. Ancak Cumhuriyet Dönemi’nde özellikle kadın, ulus içinde

Türk devrimlerinin yeşermesinde sorumluluklar almış, medeniyet temsilcisi

olarak görülüp Batı’ya yakınlaşmak için örnek insan modeli olarak

donatılmış ve çağdaş medeniyetlere ulaşmada rehberlik vazifesi

üstlenmiştir.

KAYNAKÇA

(1928-1933). Muhit Dergisi. İmtiyaz sahibi ve yazı işleri müdürü: Ahmet Cevat Emre,

İstanbul, Beyazıt Devlet Kütüphanesi, Süreli yayınlar bölümü, Demirbaş No.

SY374140.

(1997). Türk sporcuları ile bir konuşma 30.09.1926. Atatürk’ün Söylev ve Demeçleri,

C. II, (1906-1938), 5. Baskı, 259-263, Ankara: Türk İnkılap Tarihi Enstitüsü

Yayınları.

Ertan, T. F. (1997). Ahmet Cevat Emre ve Kemalizm’de öncü bir dergi: Muhit. Kebikeç

Dergisi, 17-34.

Güven, Ö. (1996). Türkiye’de Cumhuriyet döneminde beden eğitimi ve spor

öğretmeni yetiştiren okulların eğitimini hazırlayıcı çalışmalar. Beden Eğitimi

Spor Bilimleri Dergisi, I (2), 70-82.

Kahraman, Â. (1989). Cumhuriyete kadar Türk güreşi. C. 1, Ankara: Kültür Bakanlığı

Yayınları.

Mutlu, M. (2020). Beden terbiyesi ve spor hayatında Selim Sırrı Tarcan (1874-1957).

Cumhuriyet Tarihi Araştırmaları Dergisi, 16(32), 583-615.

Öztürkmen, A. (2006). Türkiye’de folklor ve milliyetçilik. İstanbul: İletişim Yayınları.

Uyanıker, N. (2019). Türklerde güreş kültürü ve Kırkpınar güreşleri. Ankara: Gece

Akademi Yayınları.

Yıldırım, D. (1998). Türk folklor araştırmalarının problemleri. Türk Bitiği, 65-74,

Ankara: Akçağ Yayınları.

“İyi Yayın Üzerine Kılavuzlar ve Yayın Etiği Komitesi’nin (COPE) Davranış Kuralları” çerçevesinde aşağıdaki

beyanlara yer verilmiştir. / The following statements are included within the framework of “Guidelines on

Good Publication and the Code of Conduct of the Publication Ethics Committee (COPE)”:

Etik Kurul Belgesi/Ethics Committee Approval: Makale, Etik Kurul Belgesi

gerektirmemektedir./Article does not require an Ethics Committee Approval.

Destek ve Teşekkür / Support and Acknowledgment: Beyazıt Devlet Kütüphanesi yetkililerine destekleri

için teşekkür ederim./ I would like to thank the authorities of Beyazit State Library for their support.

Çıkar Çatışması Beyanı/Declaration of Conflicting Interests: Bu makalenin araştırması, yazarlığı veya

yayınlanmasıyla ilgili olarak yazarların potansiyel bir çıkar çatışması yoktur. / There is no potential

conflict of interest for the authors regarding the research, authorship or publication of this article.

Yazarın Notu/Yazarın Notu: Çalışmada kullanılan matbu derginin Arap harfleriyle basılmış ilk sayıları

için Beyazıt Devlet Kütüphanesi’nden verilen dijital görsellerden faydalanılmıştır./ For the first issues of

the printed magazine used in the study printed in Arabic letters, digital images taken from the Beyazıt State

Li


Bir yazı görseli olabilir

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar