KARAÇAY TÜRKLERİ TÜRKLERİ TÜRKÜN ÖZÜDÜR



193
bilig-6/Yaz’97
KARAÇAY-MALKAR
TÜRKLERİNDE
"TÖRE 
Hacımurat SABANÇI-Hamit MALKONDU

Aktaran: Adilhan ADİLOĞLU
Karaçay-Malkarlılarınkendilerine has eski hayat
tarzları, onların tarihi hakkında kaydedilmemiş
birçok önemli noktayı gün ışığına çıkarmaktadır.
Karaçay-Malkarlıların bazı kesimlerinin geçim
kolaylığı, zenginliklerine zenginlik kattıkları,bazı
kesimlerinin ise fakirlikleri; halkın ekonomik ve
sosyal sınıflara ayrışmaya başladığı dönemlerde, buna
paralel olarak halkın adetleri ve töreleri de yeniden
şekillenmiştir. Halkın hayatım tanzim eden ve düzeni
sağlayan gelenekleri bozmayıp, halkın büyük
çoğunluğu tarafından onaylanmış ve rıza gösterilmiş
ortak kararlarına herkesin uymasını sağlamak için
"Töre" müessesesinin oluşması, gerçekten o
dönemler için çok kıymetlidir. Töre, halkın en zor
günlerinde kurulmuş, halkın hayat düzeninin
bozulmasını önleyerek sürekliliğini sağlamıştır. Töre
müessesesi, Karaçay-Malkar'da, halkın bölünmesini
önlemiş, sülalelerin birbirlerine karşı düşmanlıklarım
ve savaşlarını engellemiştir. Töre'nin kararlarına
herkes uymak zorundadır. Töre, zenginlere ve
fakirlere aynı şekilde uygulanmıştır. Töre'nin
kararlarına uymayan, bu kararları kendi işine göre
yorumlamaya çalışanlar olamaz. Çünkü, Töre'de
karar verenler ve uygulayanlar, halkın sevip saydığı,
itibar ettiği kişilerdir.
"Töre" sözü, "tör" sözünden gelmektedir.
Karaçay-Malkar Türkçesinde "tör" sözü, evin en
kıymetli yeri için kullanılır. İlkel inanışlar döneminde
de kutsal yerler için bu söz kullanılırdı. Sözgelimi
bugün Müslümanların ibadetgahı olan cami ve
mescitler gibi... S. A. Pletnöva, "Eski Türklerin
evlerinin en kıymetli yeri, giriş kapısının karşısı idi"
diyor. Anlaşılacağı gibi, "töre" sözü "kutsal istişaretoplantı" anlamına gelmektedir. "Tör" ya da "töre"
sözü, "kanun", "düzen", "karar" anlamlarında bütün
Türk ve Moğol halklarında kullanılmaktadır. R. G.
Ahmetanov, Batı Türklerinde şehzadelere, soylu
kimselere, halkın davalarını çözen kişilere (kadılara)
töre denildiğini yazıyor. Töre sözü zamanla bu
anlamım yitirerek başka anlamlara kaymıştır. Ancak,
Karaçay-Malkarlılarda hakim ve yargıç sözü için
halen "töreçi" demektedirler.
"Töre" ile ilgili yazılmış makale çok azdır.
Olanları da töre hakkında yeterli bilgi vermez.
Bununla birlikte; V. F. Miller, M. M. Kovalevski, İ.
î. İvaninkov, N. Petruseviç, Basiyat Şahananov, B. Z.
Baranova gibi araştırmacılar töre hakkında
194
bilig-6/Yaz’97
bildiklerini yazıya geçirmeyi de ihmal etmemişlerdir.
Onların yazdığı makaleler XIX. Yüzyılın sonlarına
doğru basılmıştır. Bilhassa Malkarlıların eski tarihi
hakkındaki, "Balkarya" adlı uzun makalesiyle Musos
Abayev, Malkarlılar için çok büyük iş yapmıştır. M.
Abayev bu makalede, Malkarlıların tarihi, hayat
tarzları, gelenekleri, görenekleri, adetleri hakkında
birçok kıymetli bilgi vermektedir. Töre
müessesesinin Malkarlıların hayatındaki önemini
anlatmaktadır. Malkarlıların tarihiyle ilgilenen
araştırmacılar, genellikle M. Abayev'in bu
makalesinden faydalanmaktadırlar. Sözgelimi, G. H.
Mambetov'un, "Kabardey-Balkar'ınTarihi" adlı eserin
ikinci cildinde yayımlanan, "Hukuki işler; Henja
Töre" başlıklı makalesini söyleyebiliriz. Kamil
Azamatov ile Hanapi Hutiyev, M. Abayev'den sonra
Malkar tarihiyle ilgili olarak ilk ciddi tarih kitabını
hazırlayarak, 1980 yılında yayımladılar. Kitapta,
Karaçay-Malkar'da halkınhayatının hukuki bakımdan
nasıl tanzim edildiği, eski hukuki işlerin nasıl
yapıldığı anlatılmaktadır. Biz de, bu çalışmamızda,
yukarıda adı geçen araştırmacıların çalışmalarından
ve halk ağzından derlediğimiz materyallerin ışığında,
Töre müessesesinin nasıl işlediğini anlatmaya
çalışacağız.
M. Abayev'e göre; Töre müessesesi, halkın eski
adetlerinden ve geleneklerinden kaynaklanarak; halk
arasındaki anlaşmazlıkları, problemleri çözmeye
çalışır, çeşitli kanunlar çıkarır, halkın hayatını
kolaylaştırmaya ve rahatlatmaya çalışan bir
kurumdur. Zamana bağlı olarak kanunlar da
değişmiştir. Çünkü zamanla birlikte hayat ve hayatın
şartları da değişmiştir. Sözgelimi eskiden beri
olagelen adetlerle bağlantılı olmayan bazı yeni durum
ve olaylarla karşılaşıldığı zaman, Töre müessesesi de
bu yeni durumu, çıkardığı yeni bir kanunla tanzim
eder, halkın bu durumla bağlantılı problemlerini
çözmeye çalışır. Böylelikle, Karaçay-Malkar'da Töre
müessesesinin en birinci işi kanun ve buyruk çıkarına
işiydi. Töre, hiçbir kimsenin hakkını yemiyor, bir
başkasının yemesine de izin vermiyordu. Töre çok
güçlü yetkilere sahipti. K. Azamatov ve H. Hutiyev'e
göre, Töre öylesine güçlüydü ki, Malkar'ın en büyük
prensinin (valisinin) kararlarını bile engelleyebiliyor,
hatta geçersiz sayabiliyordu.
İslam dininin kabulünden sonra, Töre heyetine
Kadılar da dahil olmuşlardır. Töre heyetini
halk seçiyordu. V.F. Miller ve M.M. Kovalevski'ye
göre, "Töre heyeti, zengin-fakir ayrımı olmaksızın,
halkın akıllı ve dirayetli kişilerinden seçilir. Ancak bu
heyete halkın alt tabakasından kimse giremez.
Prensler, halkın hayatında her ne kadar önemli bir
olgu ise de, Töre müessesesinde, halkın içinden
çıkmış iyi insanlar oturuyor..."
Töre heyetinin halk katındaki değeri, onların
karakterleriyle, hakkaniyete bağlı olarak yaptıkları
doğru işleriyle ölçülüyordu. Töre heyetindeki
kişilerde aranan başlıca özellikler; namuslu olmak,
akıllı olmak, ağır başlı olmak, halkın eski ve yeni
adetlerini, geleneklerini çok iyi bilmektir. Töre
heyetine mensup birinin gücü ve halk tarafından
değer görmesi, onun insaniyeti, doğrulu ve
hakkaniyeti, halkın hayatına ve adetlerine saygısı,
halkın hayat tarzım iyi bilmesine bağlıydı.
Değişik zamanlarda, Karaçay-Malkar'da Töre
heyetinde görev yapan en bilinen kişilerden bir
kısmının adları şöyledir: Sosran Abay, Balaka Bittir,
İsmail Orusbiy, Teberdi Orusbiy, Hasan Kuliy,
Kanşavbiy Ahmat, Jabeli Jabel, Kelemet Malkaruk,
Tram Tram, Mussa Basiyat, Cammot Canika,
Tavsoltan Gaza, Hacı-Geriy Bici, Süleyman Ette,
İlyas Süyünduk, Konak Caza, Tebo Kuday, AliMırza Kuday, İslam Girgok, Musos Süyünç, Ali-Hacı
Biy, Kasbolat Sozay, Bödene Bayçora, Ali-Hacı
Kırımşamhal, Tutar Gıllı, İbrahim Edok...
Töre heyeti yedi yılda bir seçilirdi. Seçimler,
hileye fırsat vermemek için, halkın gözü önünde, bir
meydanda, açıktan yapılırdı. Her köy, en güvendikleri
beş veya yedi kişiyi Töre heyetine seçerdi. Köylerde
oluşturulan bu beş veya yedi kişilik heyete "El-Töre"
(Köy Töresi) adı veriliyordu. El-Töre'ye seçilen
kişilerden biri de, El-Töre'yi temsil etmesi için
"Gitçe-Töre"ye (Küçük Töre) gönderiliyordu. GitçeTöre, büyük vadiler kuşağında kurulmuş, çevresinde
küçük köylerin olduğu büyük köylerde kurulmuştu.
Küçük köylerin Töre heyetlerinden temsilciler
gelerek Gitçe-Töre'yi oluşturuyorlardı. Genellikle 10
kişiden oluşan Gitçe-Töre; Baksan, Çegem,Ullu
Malkar, Ullu Karaçay, Holam-Bızıngı vadilerinde
kuruluyordu. Her Gitçe-Töre de, kendi içlerinden bir
temsilci seçerek "Halk-Töre"ye gönderiyorlardı.
Halk-Töre'de görev yapanlar; V.F. Miller ve M.M.
Kovalevski'nin dediği gibi: "Halkın en akıllı a-
195
bilig-6/Yaz’97
damlarından; halkın rahatlığını, düzenini
sağlayabilecek dirayetli ve basiretli insanlarından
oluşuyordu..." Bunlardan sonra bir de; "Ullu-Töre"
(Büyük Töre) ve "Biy-Kengeş" (Prens Heyeti)
vardır. Biy-Kengeş, adından da anlaşılacağı gibi
prenslerden oluşuyor ve bir nevi danışma kurulu
özelliğindeydi.
Karaçay-Malkar'daki Töre müessesesini
şematik olarak şöyle gösterebiliriz:
Biy-Kengeş Ullu-Töre
Halk-Töre
Gitçe-Töre Gitçe-Töre
El-Töre El-Töre El-Töre El-Töre
Karaçay'da Töre müessesesinin nasıl işlediğini
Abuk-Ali Özdenov şöyle anlatıyor: "Eskiden,
Karaçaylılar çeşitli adet ve geleneklerine göre
hayatlarını tanzim ederek yaşıyorlardı. Halkın
tamamını ilgilendiren kararların alınması işi için
Kart-Curt köyünde, halkın uygun gördüğü bir yerde
toplanılırdı. Daha sonraları, Hurzuk ve Uçkulan
köylerinin de kurulmasından sonra, Uçkulan köyü
diğer iki köyün ortasında olduğu için toplantılar bu
köyde yapılmaya başlandı. Üç köyden üç temsilci
seçilerek Töre heyetini 9 kişi oluşturuyordu. Çok
önemli bir iş için acil karar alınması gerektiği
zamanlarda, halktan davet edilen kişiler de, Töre
heyetiyle beraber toplantılara katılıyorlardı. Toplantı
başlamadan önce şöyle yemin edilirdi:
And ediyoruz,
Ölsek de birlikte ölmeye,
Kalsak da birlikte kalmaya,
Birlikte, geri durmamaya,
Tanrıya (karşı) doğruluğa,
Tanrı andın(ı) bozmamaya..."
Malkarlıların tarihinde El-Töre'nin ayrı bir
önemi vardır. Bu konuyla ilgili Basiyat Şahanov
şöyle yazıyor: "Önemli bir problem konusunda
anlaşmazlık içinde olanlar, önce birbirleriyle
anlaşarak Ullu-Töre'ye gitmeye gerek görmeden ElTöre'ye gitmeyi uygun görmüşlerdir..."
Karaçay-Malkarlılar, anlaşmazlıklarını çözüme
kavuşturmak için, komşu halkların Töre heyetlerini
davet ettikleri de oluyordu.
Töre müessesesi toprakla ilgili anlaşmazlıklara
da bakıyordu. El-Töre'nin yahut Gitçe-Töre'nin
kararlarını benimsemeyenler, Halk-Töre'ye
gidiyorlardı. Halk-Töre, iki-üç ayda bir toplanıyordu.
Gitçe-Töre sürekli mesai halindeydi. Ullu-Töre ise bir
veya birkaç yılda bir toplanıyordu. Ullu-Töre
toplanacağı zaman, Halk-Töre ve Gitçe-Töre
temsilcileri gelerek Ullu-Töre'yi oluşturuyorlardı.
Bazen, Ullu-Töre'nin toplantılarına Töre muhafız
şefinin katıldığı da oluyordu.
"Biy-Kengeş" ise prenslerin kendi aralarındaki
problemleri çözmek için toplanıyordu. Bunun dışında,
Ullu-Töre'nin aldığı kararların özellikle uygulanması
yönünde kulis ve baskı yaptığı oluyordu. Ullu-Töre
heyetine tavsiyelerde bulunuyordu. Biy-Kengeş,
genellikle Abay, Malkaruk, Orusbiy ve Kırımşamhal
ailelerinde toplanıyordu. Prenslerin izni dahilinde, bu
toplantılara kendi halklarından ve komşu halkların
ileri gelenleri de katılıyordu. V.F. Miller ve M.M.
Kovalevski'ye göre: "Malkar'daki prenslerin gücü
sınırsız değildi. Halkı da ilgilendiren çok önemli
konular söz konusu olduğunda, Biy-Kengeş halkın
bilge-yaşlılarını da toplantıya çağırmak
zorundaydı..."
Töre heyetine seçilen kişiler, üstlendikleri bu
büyük işin bilincinde olmak ve ona göre hareket
etmek zorundaydılar. Aksi halde Töre heyetinden
çıkarılabilirlerdi. Sözgelimi Bayçora ve Aydabol gibi
köklü ailelere mensup iki kişi Töre heyetinden
çıkarılmıştır.
Töre müessesesinin bir muhafız gücü (Mırtazak)
de vardı. Bunlar, Töre'nin ve Töre heyetinin
güvenliğinden sorumluydular. Töre toplantılarına
muhafız şeflerinin katıldığı da oluyordu. Ancak,
onların görevi genellikle Töre heyetinin direktiflerini
dinlemekti. Onların toplantılarda bir söz hakkı yoktu.
Bunun dışında, Töre heyetinin angarya işlerini
yaptırmak için görevli-
196
bilig-6/Yaz’97
leri (Barçı-kelçi) ve tellalları (Koduçu) vardı. Töre
toplantısı olacağı zaman tellallar sokaklarda dolaşarak
bunu halka bildiriyorlardı.
Töre toplantılarına "Ayrakçı" (Savcı) ve Kadılar
da çağırılıyordu. Davalı da, kendi istediği birini
"Ökül" (Vekil, avukat) olarak çağırıyordu. Ökül,
Töre heyetinin çok zor sorularına kolaylıkla cevap
verebilen, çetrefil olayları çözebilen zeki ve akıllı
kişilerden seçiliyordu. Töre heyetinin gündemindeki
anlaşmazlık durumlarını (davaları) Ayrakçılar
araştırıp, Töre heyetine bilgi veriyorlardı. M.
Abayev'e göre, Ayrakçılar zaman zaman
davacılardan veya davalılardan rüşvet aldıkları için
işlerini dürüstçe yapmıyorlardı. Sözgelimi eskiden
yaşanmış konuyla ilgili bir olayı anlatım: (Bıllım
köyünden Macir Şava'nın ağzından) Gestenti'de
bulunan Tolgur-Çeget'teki tarla için, Tolgur ailesi ile
Çegemli Barazbiy ailesi kavgalı haldeydi. İki aile de,
bu tarla üstünde hak iddia ediyorlardı. Ayrakçı olarak
Karaçay'dan çağırılan Musa Batça adlı birisi, konuyu
hiç araştırmadan ve incelemeden: "Tolgur ailesi boş
konuşuyor. Bu tarla Barazbiy ailesinindir" diye
hüküm veriyor. Ancak, Tolgur ailesi işin peşini
bırakmıyor ve derin bir araştırmadan sonra bu
tarlanın Tolgur ailesine ait olduğunu ispatlanıyor.
Töre de tarlayı Tolgur (Kırımşamhal) ailesine
veriyor..."
N.A. Karaulov, "Töre'de yalan söylemek, boş
konuşmak ve yalancı şahitlik yapmak çok büyük ayıp
sayılırdı. Bu ayıbı alan kimseler, aynı zamanda bu
ayıbı mensup oldukları sülaleye de bulaştırmış
oluyorlardı. Halk da onları buna göre
değerlendiriyordu" diyor.
Basiyat Şahanov'un yazdığını göre: 'Toprakların
sınırlarıyla ilgili anlaşmazlıkları da Töre müessesesi
çözüyordu. Buna rağmen, davalı-davacı yine
anlaşamıyorsa, Töre heyetinin önünde, "Toprağın
sınırını hileli, yanlış gösteren ben olursam, kolumbacağım kurusun" diye yemin ediyorlardı. Halk bu
tür yeminlere çok itibar ediyor ve inanıyordu.
Sözgelimi, Tengiz Süyünç adlı bir ihtiyar şöyle
anlatıyor: "Ben küçüklüğümde, Bızmgı köyünden
Ebu Rahay adında bir adamın kolunun kuruduğunu
görmüştüm. Önce yemin edip, sonra bu yeminine
uymayarak toprağın sınırını hileyle değiştirdiği için
kolunun kuruduğunu söylüyorlardı. Yeminini
tutmayıp hile yaptığı içim Allah'ın lanetine
uğramış..."
Karaçay-Malkar'da İslam dini gelmeden önce de
bu tür yeminler varmış. Barasbiy Biyazir'in
anlattığına göre Töre heyetinin önünde yapılan yemin
şöyleymiş:
"Ben Töre 'nin önünde and ediyorum
Bugün olacak işten
Kaçmamaya, geri durmamaya
Hayatımı feda etmeye..."
B. Biyazir'in söylediğine göre, Töre heyetinin
önünde yemin edip de somadan yeminini bozanlar
öldürülüyormuş.
Malkar'da Töre müessesesi ilk önce Zılgı
köyünde çalışmaya başlamış. Daha sonraları ise Çerek
ırmağı kenarında ve Abay-Kala'da çalışmaya
başlamış.
Çegem vadisinin girişinde, Töre ile ilgili yer
adları, taş adları vardır. V.F. Miller ve M.M.
Kovalevski: "Buralarda bazı ilginç taşlar gördük. Bu
taşların üzerinde Töre heyetine mensup kişiler
oturuyormuş ve burada toplantılar yapılıyormuş"
diyor.
Ulu-Elin yakınlarındaki, oturmaya elverişli
işlenmiş taşlar vardır. Bunlara "Töre Taşları" deniyor.
Töre heyeti yazın burada toplanırmış. Töre heyeti
istişare etmek için ise "Bayrım-Çuvanası"nda
toplanırmış. Buna göre, G.D. Çikovanin'in,
"Malkar'da taş oturaklı meydanlar yoktur" sözünde
bir yanlışlık olmalıdır.
Töre heyeti genellikle köyün dışında bir yerde
toplantı yapardı. G.D. Çikovanin, Osetlerin Töre
toplantıları hakkında şöyle diyor: "Töre heyeti,
üzerinde çalıştığı olay hakkında, başkalarına bilgi
sızmaması için toplantılarını köyün dışında bir yerde
yapar..." Bu durum, Malkar Töresi için de geçerlidir.
M. Abayev, Malkar tarihinde Çerek vadisi
sakinlerinin önemli bir yerinin olduğunu söylüyor.
Halk-Töre'nin sürekli burada toplandığını ifade
ediyor. Malkar Halk-Töre'nin toplantılarına diğer
Töre müesseselerinin temsilcileri de katılıyorlardı. Bu
toplantılara Karaçay'dan, Osetya'dan katılanlar da
oluyordu. Basiyat Şahanov da, Malkar Halk-Töre'nin
yaptığı doğru işlerle meşhur olduğunu söylüyor.
Sözgelimi, komşu halklar, anlaşmazlıklarını çözmesi
için Malkar Halk-Töre'ye geliyorlarmış. V.F.
Miller ve M.M.
197
bilig-6/Yaz’97
Kovalevski'nin söylediğine göre, başka yerlerde
sonuca bağlanan kararları değiştirecek veya bozacak
kadar Malkar Halk-Töre'nin komşu halklar üzerinde
itibarı varmış.
Zaman geçtikçe, Ullu Malkar'da olduğu gibi,
Çegem'deki Töre müessesesinin itibarı da
yükseliyordu. Halk, Çegem Töresi'nin itibarının
artmasını, Kırım'dan vergi toplamak için gelen Kırım
Hanı'nın askerleriyle yapılan mücadeleye bağlıyor.
Bu olayla ilgili; Aznor Akbolat, Lokman Atakku,
Kanşavbiy Curtubay, Muhammed Kalabek, Hızır
Kötençi, Macir Caza'nın anlattıkları şöyle: "Her yıl
olduğu gibi, Kırım Hanı'nın askerleri vergi toplamak
için Kafkasya'ya geleceklerdi. Onlar gelmeden önce
Malkar'da Töre heyeti toplanryor. Töre heyeti, Kırım
Hanı'nın vergisinden ve askerlerinden kurtulmak için
çözüm yolu arıyor. Toplantı sonunda, Kırım'dan
gelen askerlerin hepsinin öldürülmesi kararı alınıyor.
Askerlerin kimler tarafından öldürüleceği konusunda
kura çekilmesi uygun görülüyor. Ancak, Basiyat Ebu
adında Çegem'den gelen bir temsilci, kura çekmeye
gerek olmadığını, bu işi doğrudan kendisinin
üstleneceğini söylüyor. Töre heyeti de bu isteği kabul
ediyor. Ayrıca, Kırım askerleri Çegem'e saldırdıkları
zaman diğer vadi köylerinden de yardım edileceği
yönünde karar alınıyor.
Basiyat Ebu, hemen Çegem'e dönerek
hazırlıklarına başlıyor. İlk önce büyük kazanlarla bol
alkollü şıralar hazırlatıyor. Kırım Hanı'nın askerleri
Çegem'e geldikleri zaman, Çegem halkı onları çok
güzel bir törenle karşılıyor. Onlar için büyük şölenler
tertipliyorlar. Kırım'dan gelen askerler şölenler
sırasında, Çegem'in "meşhur" şırasından "kana kana"
içiyorlar. Onlar içip iyice sarhoş olduklarında,
Basiyat Ebu'nun önderliğindeki Çegem halkı Kırımlı
askerlerin hepsini öldürüyorlar ve uçurumlardan
aşağıya atıyorlar.
Kırım Hanı vergi toplamak için Çegem'e
gönderdiği askerlerinden bir haber gelmeyince
meraklanıyor ve onları aramaları için yeniden
adamlarını gönderiyor. Ancak bütün aramalara
rağmen askerler bulunamıyor. İşte bu olaydan sonra,
Kırım Hanı durumu anlamış olacak ki, bir daha
Malkar'a vergi toplamak için askerlerini
göndermiyor..."
Bütün bu olan bitenden sonra, Çegem halkı bu
kahramanlığı için diğer vadi köyleri tarafından
saygıyla anılmaya başlanıyor, itibarı artıyor. Kimileri
ise, Kırımlı askerleri sarhoş edip öldürdükleri için
onlara "Hileci Çegemliler" diyorlar. Çegem halkının
bu kahramanlığından soma Ullu-Töre toplantıları
Çegem'de yapılmaya başlanıyor.
XIX. yüzyıl ortalarında; Ullu-El, Dumala,
Aktoprak, Bızmgı, Holam sakinleri Ullu-El ile
Dumala ortasındaki Dongat denilen bir yerde; Töre
toplantılarının yapılması için bir bina inşa ediliyor.
Bugün bu binanın sadece temel taşlan kalmıştır. Halk
buraya, "Töre heyetinin toplandığı ev" diyor.
1890'li yıllarda Holam'da bulunan yassı taşların
üzerinde Arap harfleriyle yazılmış Malkarca kısa
metinler vardır. Bu metinler Töre heyetinin işleriyle
ilgilidir. N.P. Tulçinski bu konuda, 1903 yılında
yazdığı makalesinde şöyle diyor: "Birkaç yıl önce
Holam'da, Ushur köyünün yukarı tarafında bulunan
bir kale harabesinin duvarında iki tane yassı taş
bulduk. Taşlarında üzerinde Arap harfleriyle yazılmış
Malkarca sözler var. Taşların birinin üzerinde;
Kırım'dan, Kabardey'den, Malkar'dan ileri gelen
kişilerin adları yazılı. Taşın üzerine yazılmış metinde;
Malkar topraklarının Rusya ve Kırım'la olan
sınırlarından bahsediliyor. Diğer taşta ise; Bekmırza
Girgok adlı bir adam ile (adı belirtilmemiş) başka bir
adam arasındaki anlaşmazlığın çözümü için;
Baksan'dan İsmail Orusbiy, Ullu Malkar'dan
Mırtazaliy Biy, Holam'dan Soltan Şakman'ın
şahitlikleriyle bir toplantı yapılıyor ve Bekmırza
Girgok'un topraklarının sınırları belirleniyor. Bu
işlerin yapıldığı tarih (Hicri takvimle) 1127 (M. 1711)
yılı. Durum böyle ise, 200 yıl önce bu bölgelerde,
prenslerin dışında da halktan geniş topraklara sahip
olan kişiler varmış. Bu duruma prenslerin de bir
itirazı yokmuş. Çünkü bizzat kendileri de bu işte
şahitlik yapmışlar..."
M. Abayev'in de bu tür taşlarla ilgili olan
incelemesi bize çok şeyi açıklıyor. Sözgelimi, taşların
birinde şöyle bir olaydan bahsediliyor: "Malkar'da,
Bızıngı'da, Holam'da, Çegem'de, Baksan'da yaşayan
halkın topraklarıyla sınırları olan Kırım Hanı ile
Kabardey prensinin bu topraklar üzerinde hak iddia
etmeleri, bunun için de başka milletlerden temsilciler
gelip toplantı yapılarak anlaşmazlık çözüme
kavuşturulmuş. Bu
198
bilig-6/Yaz’97
anlaşmazlığın çözümü için toplantıya katılanlar
arasında Gürcü-Svan prensi Otar Otarov, Kırım' dan
Ağalar Han da var.
Bizim anladığımıza göre; Kırımlılar,
Kabardeyler ve Pyatigorsk (Beştav-Malkarlılar) halkı
arasında bir sınır anlaşmazlığı çıkmış. Malkarlılar
Aslanbek Kaytuk'u, Kabardeyler Jabağı Kazanıko'yu,
Kırımlılar Bayan Sarsan'ı vekil olarak seçmişler.
Tatartüp bölgesinden Terek ırmağına kadar olan
yerler, Kuban düzlüğüne kadar olan yerler, Lesken
geçidine kadar olan yerler, Canbaş ve Balık'a kadar
olan yerlerin Malkarlılara ait olduğu; Taşlı-Kala'dan
Tatartüp'e kadar olan yerlerin Kırımlılara ait olduğu;
Taşlı-Kala'nın aşağı kısmındaki yerlerin ise Ruslara
ait olduğu tespit edilmiş. Şahitlik edenler ise; GürcüSvan prensi Otar Otarov ile Kırım'dan Ağalar Han'dır.
Bu anlaşmayı yazıya geçiren Abdulkadı Halil'dir.
Recep ayının son günleri, Pazar günü, 1127 (M.
1709)..." Holam'da bulunmuş olan bu taşlar şimdi
Moskova'da bir müzede saklanıyor.
Töre müessesesi her zaman halkın yanında
olmuştur. Halkın sahip olduğu hakların devamı için
çalışmıştır. Komşu halklarla barış içinde yaşamak için
önemli görevler yapmıştır. M. Abayev makalesinde
şöyle bir olaydan bahsediyor: "Aydabol ailesine
mensup bir kişi, Malkar'ın valisi olmak için Kabardey
prensi Aslanbek Kaytuk'tan yardım istiyor. Bunun
için, Aslanbek Kaytuk'un askerleriyle Malkar'a
gelerek, kendisine karşı olanları ortadan kaldırmasını
istiyor. Aslanbek Kaytuk, askerleriyle Malkar'ı işgal
etmek için hazırlanıyor. Bu arada, Malkar'ın valisi
olan Sosran Abay'a da bir elçi göndererek vergi talep
ediyor. Malkar valisi Sosran Abay, Kabardey
prensinin elçilerini tersleyerek: "Gidin söyleyin!
Kaytukoğlu'nun Malkar ile bir işi varsa Töre'ye
gelsin. Yok eğer benimle özel bir işi varsa bana
misafir gelsin!" diyor. Elçiler geri dönerek durumu
Kabardey prensine bildiriyorlar. Kabardey prensi,
Malkar valisi Sosran Abay'ın çetin ceviz birisi
olduğunu anlayıp bu işten vazgeçiyor ve onunla
dostluk kurarak barış içinde yaşamayı tercih ediyor.
Sosran Abay da, Kabardey prensinin dostluğuna
karşılık veriyor. Herhalde, Aslanbek Kaytuk'u 1709
yılında Malkar Ullu-Töre toplantısına bu yüzden davet
etmiş olmalı..."
O zamanlarda Kafkasya'ya dışarıdan gelen
saldırılar oldukça yoğundu. Bu yüzden komşu Kafkas
halkları birbirleriyle dayanışma içinde olmak
zorundaydılar. Bu dayanışma işinin sağlanmasında
Töre müessesesinin önemli rolü vardı.
XVII. yüzyılın ortasında, Kırım Hanı Aslan
Gerey, Kabardey topraklarını istila etmek için
hazırlanırken; Karaçay ve Malkar'dan, Osetya'dan
asker birlikleri hazırlanarak Kabardey'e yardım için
gönderildi. Bu organizasyonu Ulu-Töre yapmıştı.
L.İ. Lavrov: "1894 yılında Kabardeyler ile
Malkarlılar birlik olup Rus Generali G.İ. Glaznappa'a
karşı savaştılar" diyor. Çegem vadisinde, 9 Mayısta
çok kanlı bir savaş yapıldı. G.İ. Glaznapp, Rus Çarı I.
Aleksandır'a gönderdiği mektupta, savaşın gündüz
11'den akşam 18'e kadar sürdüğünü yazıyor.
Kabardey, Karaçay-Malkar birliklerinden oluşturulan
Kafkas ordusunun 11.000 kadar olduğunu söylüyor.
General Bulgakov, 1810 yılında Kabardey
topraklarını işgal etmek için Kafkasya'ya geldiğinde,
Kabardeyler ile birlikte diğer Kafkas halkları da
savaşıyorlardı, özellikle de Karaçay-Malkarlılar...
General Emanuel, 1828 yılında Karaçay
topraklarını işgal etmek için geldiğinde de,
Malkar'dan ve Osetya'dan yardım etmek için askerler
gelmişti...
îşte bütün bu işler, Töre müessesesinin organizasyonlarıyla gerçekleşiyordu.
Baksan ve Holam vadilerinde yaşayan
Malkarlılar ile komşu Gürcü-Svanlar arasında bir
anlaşmazlık çıktığı zaman devreye yine Töre
müessesesi giriyordu. Sözgelimi, Malkarlılar sürekli
Gürcü-Svan topraklarına saldırarak yağmacılık
yapıyorlardı. Bu durumdan şikayetçi olan GürcüSvanlar, Malkar Töresine başvurarak durumu
çözmelerini istemişlerdi. Malkar Töresi de GürcüSvanlardan alınacak bir toprak karşılığında Malkar
çetelerinin saldırılarını engellemeyi başarmıştı.
Gürcü-Svanlar da, Holam-Bızmgı meralarında
sürülerini otlatabileceklerdi...
Komşu halklar ile sınır anlaşmazlıklarıyla ilgili
işlerden başka, bizzat Malkarlıların kendi içlerinde,
prensler arasında da sınır anlaşmazlıkları oluyordu.
Hatta aynı sülaleye mensup olan
199
bilig-6/Yaz’97
kişiler arasında da bu tür anlaşmazlıklar mevcuttu.
Bu anlaşmazlıkları çözmek için yine Töre'nindi.
Töre müessesesi, prensler ile halkın ileri gelen
zenginlerinin işlerine ayrı bir önem veriyordu.
Onların işlerini uzun ve derin araştırmalardan sonra
karara bağlıyordu. Töre müessesesi, kişilerin prens
yahut zengin olmasına bakmıyor, eğer onları suçlu
bulursa en ağır müeyyidelerle cezalandırıyordu. Hatta
ölüm cezasına bile çarptırabiliyordu. Sözgelimi, Ullu
Malkar'da gelinlerin zifaf gecesine gitmeyi adet
haline getiren Botaş ailesine mensup zengin birini
ölüm cezasına çarptırmış ve bu ceza uygulanmıştı.
Raçikav adlı bir sülale, Çegem halkına yaptığı
zulümden dolayı, Töre müessesesi tarafından toptan
öldürülmeleri cezasına çarptırılmıştı. Kelemet
Malkaruk'un önderliğinde Töre müessesesinin
muhafızları Raçikav ailesini toptan öldürdüler. Bu
olayla ilgili bir Malkar halk şarkısı da vardır:
"Bereket gelsin ElbaylarınTayçık ile Bala 'ya
Kan döküldü Gestenti 'de Raçikavların merasına"
Töre, Raçikav ailesi toptan kırıldıktan sonra
onların topraklarını topraksız köylülere pay etti. Halk
da, Töre'ye bu adaletinden dolayı minnettar kaldılar.
Halk şarkısı şöyle devam ediyor:
'Büyük Töre 'ye şimdi teşekkür edelim
Topraksızlara ödünç hayvanlar verelim
Ullu-Çegem 'de Ullu-Töre 'ye yol ettik
Raçikavların kökünü yok ettik... "
Raçikav sülalesi ortadan kaldırılırken, bu
sülaleye mensup birinin hanımı o sırada baba evinde
(Karabugaylarda - Osetya'da) idi ve bir oğlan çocuğu
doğurmuştu. Çocuk 7-8 yaşına geldiğinde, annesi onu
alarak Malkar'a gelerek Töre heyetinin huzuruna
çıkıyor. Töre, Raçikav sülalesine mensup olan bu
çocuğun, eskiden Raçikav sülalesine ait olan
toprakları vermeyi kabul etmiyor ve sadece ona
kendisini geçindirebilecek kadar toprak ve hayvan
veriyor. Hatta çocuğun, toptan ortadan kaldırılmış
olan Raçikav sülalesinin adını
taşımasını da yasaklıyor. Daha sonra çocuk "Tuvdu"
adıyla anılıyor ve bu ad onun sülale adı olarak
kalıyor.
E.Z. Baranova'nın yazdıklarına göre, birisi durup
dururken, hiçbir suçu olmaksızın, başka birini
yaraladığı veya öldürdüğü zaman, Töre bu adamı
ölümle cezalandırıyordu.
N. Petraseviç anılarında şöyle bir olaydan
bahsediyor: "Karaçay'da, İsaliy Erken adlı birisi,
ücretini vermek kaydıyla Haciyat Dola adlı bir
kadından çizme yapmak için deri alıyor. Daha sonra
İsaliy Erken sözünde durmayarak derinin ücretini
ödemiyor. Aradan 7 yıl geçtikten sonra Haciyat Dola,
El-Töre'ye başvuruyor. El-Töre, kadını haklı buluyor
ve İsaliy Erken'i de kadına tazminat olarak üç buzağılı
inek, gebe inek ve iki tane de kuzulu koyun ödemeye
mahkum ediyor..."
Çegem'de, Botaş Makıt adında birisi, kendisine
saldırdığı için, Malkaruk ailesinin bir keçisini
öldürüyor. Malkaruk ailesi de, öldürülmüş olan bu
keçinin parasını istiyor ve Botaş Makıt'ı Töre'ye dava
ediyor. Töre olayı inceledikten sonra, keçiyi kendisini
korumak için öldürdüğü kanaatine varıyor ve Botaş
Makıt'ı haklı buluyor...
Karaçay-Malkar Türklerinin Töresi hakkında
şimdiye kadar anlatılanları, halkın ağzından
derlediğimiz Töre ile ilgili ata sözleriyle özetleyelim:
"Sen davacı olsan da,
Töre kendi işini (bildiği gibi) yapar.
Davacıdan dava kalmazsa,
Töreci 'den de töre kalmaz.
Töre'nin kestiği yerden,
Kan çıkmaz. Töre 'nin yumuşaklığı, sertliği
(Töre) Başkanının sorgusuna göre olur.
Töre 'nin söyleyeceklerini bilmiyorsan
Töre 'ye gitme.
Dünyada adalet kalmamışsa,
Ullu Malkar'da Töre de mi kalmamış...''

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar