ÖNTÜRKLER VEYA PRO TÜRKLER ALINTI TÜRÜK BİL KİTABI K.MİRŞAN
Ön (Proto) Türkler
Yazıtlar, eski Çin eserleri, dinsel kitaplar Türklerin tarihinin bir yerden başlatılmasına imkan vermektedir. Ancak bu kaynaklar ve diğer bulgulardan, izlerden anlıyoruz ki Türkler bu şekilde tespit edilebilen tarihlerden önce de dünyada yaşamışlar. Bilinen Türk tarihine kadar varlıklarını sürdüren topluluklara Proto (Ön) Türkler deniliyor. Ön Türkler önceki tarih devirlerinde var olmuş ve sonradan Türkler tarafından benimsenen bazı sosyal özelliklere sahip olan, Türk dil ailesi kökendilleri konuştukları tahmin edilen topluluklardır.
Mu Kıtasından göçler
Mu, eski çağlardan günümüze ulaşan tabletlere göre ilk insanın da anavatanı olduğu, Pasifik Okyanusu’nda yaklaşık 12.000 yıl önce şiddetli yer sarsıntıları sonucu battığı sanılan kıtadır. Bu batış öncesi veya sırasında kaçanların Amerika kıtası, Anadolu, Kuzey Avrupa ve Çin’in bulunduğu topraklardaki ilk yerleşimcileri oluşturdukları, Türk ve Avrupalıların atası oldukları teorisi Ön Türklerin tahmini başlangıcını teşkil etmektedir. Araştırmacı James Churchward’a göre Mu’dan göçenler bir çok yerlerde koloniler kurmuşlar. Bu kolonilerden bir tanesi de Uygur Kolonisiydi. Uygur Koloni halkı, Keltler’in, Basklar’ın ve Asyalı İskitler’in de atası. İskitler (Sakalar) de Proto Türklerden sayılmakta. Mu ayrıntılı olarak ayrı bir sayfamızda araştırılmıştır: OKUMAK İÇİN LÜTFEN TIKLAYIN
Bu varsayımlara göre de Türklere “Nuh’un çocukları” diyenler olmuştur.
Atatürk’ün MU ile ilgili araştırmaları yukarıda linki verilen ayrı bir yazımızda anlatılmıştır. Atatürk eski Anadolu ve eski Mısır halkının Ön Türkler oluşu teorisine de çok önem vermiştir. Bilindiği gibi Mustafa Kemal Çanakkale zaferinden sonra Truva komutanı “Hektor’un intikamını aldık” demiştir.
Ön Türkler eski Mısırlılardan çok önce piramit yapmışlar ve dünyaya bu mimariyi yaymışlardır. Türk piramitleri ile ilgili yazımızı OKUMAK İÇİN LÜTFEN TIKLAYIN.
Göbeklitepe
1024px-Göbekli_Tepe,_UrfaŞanlıurfa’nın yaklaşık 15 km. kuzeydoğusunda bulunan dünyanın bilinen en eski kült yapılar topluluğudur. Günümüzden en azından 11.600 yıl öncesine ait olduğu ileri sürülmektedir. Şimdiye kadar bulunanlar; T biçimindeki 10 – 12 dikilitaş, yuvarlak planda dizilmiş, araları taş duvarla örülmüştür. Bu yapının merkezinde daha yüksek boyda iki dikilitaş karşılıklı olarak yerleştirilmiştir. Bu dikilitaşların çoğu üzerinde insan, el ve kol, çeşitli hayvan ve soyut semboller, kabartma ya da oyularak betimlenmiştir.
Göbekli2012-1
Göbekli2012-7
Bu kompozisyonun, İngiltere’deki Stonehenge benzeri bir öykü, bir anlatım ya da bir mesaj ifade ettiği düşünülmektedir. Batık Mu Kıtası ya da batık Atlantis adası/kıtası ile ilgili önemli bir mesaj da olabilir. Eski Türklerin benzer boyda, çoklu mezar dikilitaşları olan balballara ve yine mezarlara dikilen taş babalarla benzerlikleri dikkat çekicidir. Ancak tarih açısından Proto Türklerin ve belki de ondan da öncesi, batık MU kıtası kaçkınlarının dönemlerine kadar uzandığı göz önüne alınmalıdır. Daha geniş bilgileri OKUMAK İÇİN LÜTFEN TIKLAYIN.
İlk yazılı belgeler
Alman bilim adamı Dr. Wolfram Eberhard tarafından yazıya geçirilmiş bilgilerde Türk kültürünün M.Ö. III bin yıllarında Çin kültürüne; müzik, dans seramik, tiyatro, hayvan terbiyesi v.b. konularındaki etkileri belgelenmektedir. Fransız araştırıcı Maurice Curan’ın Çin kaynaklarına dayanarak Lavinniac müzik ansiklopedisinde neşredilen verilerine göre, Eski Türk müzik enstrümanları ve pentatonik (beş sesli) müzik icra şekli Çin kültürünü geniş biçimde etkilemiştir. Bu konuda Eduard Chavannes, Bela Bartok, Robert Lach isimli araştırıcılar ve büyük Türk Etnomüzikologları Mahmut Ragıp Gazimihal ile Ahmet Adnan Saygun, Ferruh Arsunar araştırmalar yapmışlar, Türk müzik kültürünün Orta Asya – Anadolu bağlantısını ve Çin kültürüne etkisini belgelerle ortaya koymuşlardır. Bu araştırmalara göre Proto Türk kültürünün önemli merkezleri, Sensi ve Kansu eyaletleridir.
Petroglifler
Petroglifler kaya üzerine yontulmuş, çizilmiş veya boyanarak yapılmış arkeolojik resimlere verilen ad. Kaya resimlerinin bulunduğu her yer, resimlerin yapıldığı dönemde anıt mezar ve ibadet alanı olmuş. Nerede Türk boyları yoğun olarak yaşamışsa orada yoğun kaya resmi alanları var. Göç ettikleri her yere bu geleneği taşımışlar. Ayırt edilemeyecek kadar birbirine benzer resimlere hem Orta Asya’da hem de Anadolu’da rastlanıyor. Urfa, Hakkari, Van, Kars, Ordu-Mesudiye, Erzincan, Erzurum, Rize, Ankara-Güdül, Sibirya-Ulan Ude, Altay, Tuva, Hakasya, Kırgızistan, Kazakistan, Krasnoyarsk, Macaristan, Balkanlar, Azerbaycan-Gobustan gibi. Ulan Ude ve Kars’takiler gibi bu resimlerin benzerliği, ortaklığı Anadolu’nun Malazgirt’ten sonra Türk yurdu olduğu tezini tamamen çökertiyor.
Bazı kaya resimlerinin bulunduğu alanlarda çok sert granit taşlara rastlanılıyor. Buralardaki resimler taşı taşa vurarak çizilmiş. Karbon testi yapacak hiçbir organik kalıntı yok. Dolayısıyla yazıların gerçek yaşı tespit edilemiyor. Kaya resimlerinin binlerce yıl içinde oluştuğu ve her neslin anıt mezar olarak seçilmiş kayalık bölgeye, kendi döneminin olaylarını resimlerle kazdığı anlaşılıyor. Yani tek dönemde yapılmış değiller. İlk resimle son resim arasında binlerce yıl var.
Bütün motiflerde Gök kültü var. Gobi çölündeki motiflerde ay yıldız var. Yine hayat ağacı ve elinde kadeh tutan kadın veya erkek motifleri her alanda var. Hayat ağacı, geyik boynuzu ile temsil ediliyor. Zaten bütün alanlarda ağırlıklı olarak en çok geyik ve keçi resimleri var. Hiçbir kaya resmi alanında Tanrı resmedilmemiş. Kök Tengri inancının çok eski bir temeli olduğu anlaşılıyor. Eski Türk alfabesinin 28 harfi bazı kaya resimleri alanlarında açıkça görülüyor. Hiçbir yerde bunlar dışında başka bir harf kullanılmamış.
İzler-semboller
İnsan kültürlerinin bıraktıkları izlerin belirginleştiği semboller o kültürel yapının adeta DNA’larıdır ya da o sosyal genetizmin mimarlarıdırlar. Başka tabirle sembollerle zihniyetlerini ifade etmişlerdir. Semboller halkların kültürlerinde çok önemli otantik belgeleri teşkil etmiştir. Yazının olmadığı zamanlardan günümüze kalan semboller özellikle Türkler için, hem bir bağımsızlık hem de bir süs ve sanat eşyası olmanın ötesinde mitolojik özelliklere sahiptir.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar