İNSANIĞA KARŞI SUÇLAR VEİNSANLIĞA KARŞI SUÇLAR VEİNSANLIĞA KARŞI SUÇLAR VE.ENİ-SÖMÜRGECİLİK(TÜRKİYE,DE)YAŞANAN SÖMÜRGECİLİK
                   II. Dünya Savaşı sonrasında, sömürgeler siyasal bağımsızlıklarını
kazanma süreci içine girdiklerinde, yine aynı dönemde Batı’lı güçler
sömürge yönetimlerini yeniden kurmaya niyetlenmişlerdir.1 Bu süreç
içinde kapitalist üretim tarzının payının ekonomik faaliyetler arasında
artmaya başlamış olması, sömürgecilik üzerinde etkili olmuştur.
Sömürgelerin çözülme süreci, sadece bağımsızlık savaşlarına veya
Avrupa’nın insancıllığına bağlanmamalıdır. Sömürgeler Avrupa için pahalı
olmaya başladığından, çözülme, sömürge sahiplerinin de çıkarına olmuştur.
Her ne kadar sömürgecilikte kazanç olsa da, bedeli de olan bir sistemin, bir
dünya savaşı sonrasında sürdürülmesi zorlaşmıştır. Savaş sonrası çökme
noktasına gelmiş olan ekonomilerin toparlanabilmesi için, sömürge
sistemindense doğrudan kendi topraklarındaki ekonomilere harcama
yapmanın daha kârlı olacağı düşünülmüştür. Ancak Batı, artık sömürge
sahibi değilmiş gibi görünse de, uygulamada hiçbir zaman sömürgelerini
kontrol etmekten vazgeçmemiştir. Dolayısıyla kâğıt üzerinde bağımsızlık
söz konusu olduysa da, sömürge süreci farklı şekillerde devam etmiştir. Bu
dönemde “eski” sömürgelerin metropol ile olan ilişkileri değişmiş, daha
dolaylı ve kapalı yollar izlenmeye başlamıştır.
“Yeni-sömürgecilik” (neo-colonialism) kavramı, siyasal bağımsızlığa sahip
olmasına rağmen dolaylı yöntemlerle emperyalizmin, bağımlılığın ve gizli
sömürgeciliğin hâlâ sürmekte olduğu görüşünü içermektedir.2 Bazı yazarlar,
klasik sömürgecilik ile karşılaştırıldığında yeni-sömürgecilikte kimi
farklılıklar olmasına rağmen, yeni bir dönemin başladığı düşüncesine itiraz
eder ve yeni-sömürgeciliği tek bir sürecin devamı olarak görürler.
“Sömürge-sonrası” (post-colonial) adı verilen dönemde, daha önce
sömürenlerle sömürülenlerin, eskisi gibi açık ve doğrudan olmamakla
birlikte, hâlâ belli yakınlıkta ilişkilerinin olması, daha da önemlisi,
“bağımsızlığa” rağmen, daha önce sömürenlerle sömürülenlerin bir türlü eşitkonuma gelememeleri söz konusu iddialar için bir kanıttır. Post-modern bir
emperyalizm biçimi olarak da görülebilecek bugünkü sömürgecilik tipinde,
üstünlük hâlâ ve yine aynı taraftadır.3
Klasik tarzdaki sömürgecilik dahi doğrudan bir insanlık suçu olarak kabul
edilmemiştir. Ancak sömürgecilik sürecinde yapılan birçok uygulama
insanlık suçu kapsamına alınmıştır. Uluslararası Ceza Mahkemesi Roma
Statüsü’nün savaş suçlarını açıklayan 8. maddesi ile insanlığa karşı suçları
tanımlayan 7. maddesi sömürgecilerin gerçekleştirdiklerini suç olarak kabul
etmektedir. Sömürgecilik ile ilgili kınamaya ve yasaklamaya yönelik bazı
Birleşmiş Milletler (BM) bildirgeleri bulunmakla birlikte, yaptırım
gerektiren bir suç kapsamında bulunmamaktadır. Yeni-sömürgecilik,
kimilerine göre sömürgecilik sürecinin bir devamı olsa da, uluslararası
belgelerde kınama dahi söz konusu değildir. Oysa sömürgecilik ve köle
ticareti, kınanan ve yasaklanan uygulamalar iken, yeni-sömürgecilik ve
küreselleşme süreci içinde gerçekleşen kölelik ve benzeri uygulamaların
olumsuz ifadelerle değerlendirilmemesi, hatta görmemezlikten gelinmesi bir
çelişkidir. Jean-Paul Sartre, hümanizm ile Avrupa sömürgeciliği arasındaki
hileye dikkat çekerek; “aralıksız bir şekilde İnsan’dan bahsederken onunla
karşılaştığı her noktada onu katleden…tüm insanlığı boğan Avrupa’yı hadi
terk edelim” demiştir.4 Benzer şekilde, askerî bir darbe ile devrilene kadar
10 yıl boyunca Gana’nın bağımsızlık sonrası dönemde ilk başkanlığını
yapan Kwame Nkrumah, sömürgeciliği sürdürmek için yapılan modern
girişimler ile eş zamanlı olarak “özgürlükler”den bahsetmeyi, yenisömürgecilik olarak kabul etmektedir.5
Bu makalede, yeni-sömürgecilik kavramının neyi ifade ettiği, sömürgecilik
ile arasındaki benzerlikler ve farklılıklar gibi temel bazı açıklamaların
arkasından, yeni-sömürgeciliğin insanlığa karşı suç olarak
değerlendirilmesinin mümkün olup olmadığı ele alınmaya çalışılmıştır. Her
ne kadar yeni-sömürgeciliğin de, sömürgecilik gibi bir insanlık suçu olarak
görülmesi gerektiği savunulsa da, dolaylı ve üstü örtülü olması, aynı
zamanda işbirlikçiliği içermesi gibi nedenler suç delillerinin görünürlüğünü
zorlaştırmaktadır. Öte yandan, hangi uygulamaların suç olduğuna, nelerin
insanlık suçu olarak kabul edileceğine, kimlerin suçlu olduğuna ve kimlerin
özür dileyip yaptıklarını telafi etmesi gerektiğine karar verenler arasında
eski veya yeni sömürülenlerin olmadığı gözden kaçırılmamalıdır.
35
3 Taiaiake Alfred ve Jeff Corntassel, “Being Indigenous: Resurgences against Contemporary Colonialism”,
Government and Opposition, Politics of Identity IX, 2005, ss.597-598.
4 Jean-Paul Sartre, Colonialism and Neocolonialism, Haddour et.al (çevirenler), Routledge, London and
YENİ-SÖMÜRGECİLİK KAVRAMI
Yeni-sömürgecilik, sömürgecilik kavramının üzerine kurulan bir süreç
olduğundan, öncelikle ele alınması gereken kavram sömürgeciliktir. BM,
sömürgeciliği; “Afrika, Asya ve Karayipler’de, yerli halklara ait, sömürge
güçlerinden okyanus ile fiziksel olarak ayrı düşmüş olan toprakların işgali”
şeklinde tanımlamaktadır.6 Başka halkların topraklarının ve mallarının işgal
ve kontrol edilmesi7 olarak tanımı yapılan sömürgecilik kavramını biraz
daha genişleterek, bir ülkenin başka ülke ya da ülkeler tarafından siyasi,
ekonomik, askerî, hukuki, kültürel alanlarda kontrol edilmesi şeklinde
açıklamak mümkündür.
Fernand Braudel, “sömürgecilik kelimesinden Avrupa’nın en azından
1492’den beri olan her tür yayılmasını anlıyoruz” demektedir.8 Bu
yayılmacılık, içinde bir dizi başka süreçler de içermektedir. Bir başka
ifadeyle, sömürgecilik için, efendilerle uşakları arasında herhangi bir ilişki
türü değil, bütün bir toplumun, tarihî gelişim çizgisinden mahrum
bırakılması, dışarıdan manipüle edilmesi ve sömürge güçlerinin ihtiyaç ve
çıkarları doğrultusunda dönüştürülmesi tanımlaması yapılabilir.9
Yeni-sömürgecilik kavramı, ilk olarak 1960’lı yılların başında Afrika ülkeleri
için, sömürge ülkelerinin siyasi bağımsızlıklarının resmen tanınmasına
rağmen siyasi, ekonomik, askerî, toplumsal, teknik açılardan hâkimiyet
altında tutulmaya devam edilmesini ifade etmek amacıyla kullanılmıştır.10 II.
Dünya Savaşı sonrasında sömürge halklarının çoğunun özgürlüklerini....
kazanmış olmalarına rağmen, Batı hakimiyetinin bir şekilde devam etmesi,
Marc Ferro tarafından sadece “yeni-sömürgecilik” terimi ile değil, aynı
zamanda “yerleşimcileri olmayan emperyalizm” şeklinde isimlendirilmiştir.11
Woddis’in yeni-sömürgecilik tanımı; “emperyalizmin, diğer devletlerin
işlerine karışmak üzere, devam eden kapasitesinin ifadesi olarak ortaya
çıkması” şeklindedir.12 Yeni-sömürgecilikte, sömürgecilikteki gibi doğrudan
askerî bir işgal gerçekleştirilmediği, ancak belirlenen toprakların, liberal siyasi
sistemler, hukuk devleti, serbest piyasa ekonomisi gibi uygulamalar empoze
edilerek, bir şekilde himaye altına alındığı belirtilmelidir.13
36
6 Declaration on the Granting of Independence to Colonial Countries and Peoples, 1960.
7 Ania Loomba, Colonialism/Postcolonialism, Routledge, London and

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar