RUSYA ATALARI TÜRK OLAN DİLİ SLAVCA OLAN BU ÜLKEYİ YUTMAK İSTİYOR
       UKRAYNA HALKININ MENŞEÎ

Hunlar'ın Avrupa’ya yaptığı akınlar, diğer Türk Kavimleri tarafından aralıksız devam etmiş ve Tabgaç Hânedânı’nın yerine, 394-552 yılları arasında Büyük Türk Hakanlığı tahtına oturan Avar’lar, (552’den sonra Göktürkler’e devrettiler) zamanında hız kazanmıştı.

Karadeniz’in kuzeyi ve Balkanlar’a kadar giden Avar akınları bâzı bölgelerde yerleşik düzene geçmeleriyle oluşturdukları kasabalardan bir tanesi de Kiev olmuştu. Sonra gelen Hazar’lar burasını muhkemleştirerek savunma hattı kurdular. Bölgede bulunan Slav kabileleriyle kaynaştılar. Zamanla Şehir gelişerek Knez’lik (prenslik) olunca ismini Kiev koydular.

Bu küçük prenslik büyüdü. Başka bölgelerde bir kaç prenslik daha kurulmasıyla hayatlarına, tâ ki Cengiz’in torunu Batu Hân’ın bölgede Altınordu Devletini kurana kadar devam ettiler.

283 yıl süren Altınordu İmparatorluğu’nun sınırları Kazan’dan Karadeniz’e kadar Ukrayna’yı da içine alan geniş bir coğrafyayı kaplamıştı. Altınordu Devletinin yine başka bir Türk Devleti tarafından yıkılmasıyla; Kazan Hanlığı, Astırahan Hanlığı ve Kırım Hanlığı ortaya çıkmıştır.

Osmanlı Devleti ise Kırım’ın Liman Şehri Kefe ve çevresini Cenevizlilerden fethederek Kânûni Sultân Süleyman’ın da genç yaşta sancakbeyliği yaptığı Kefe Sancağını kurdukları gibi, Romanya üzerinden Beserabya bölgesini de fethetmişlerdi. Kırım Hanlığı’nın 1475’te Osmanlı Devletine bağlanmasından sonra Osmanlı, atadığı Kırım Hânları üzerinden sınırlarını Moskova’ya dayamıştı.

Altınordu Devleti dağıldıktan sonra orada yaşayan bâzı Türkler ile Türkleşmiş Moğollar Slavlaşarak Ukrayna Kazaklarını oluşturmuşlar ve başlarında “Hatman” dedikleri beyleriyle derebeylik şeklinde yaşamaya başlamışlardı.

Ruslar da bu Slavlaşma sürecini hızlandırmışlardır. 1445’te Cengiz Hânedânından Uluğ Muhammed’in kurduğu Kazan Hanlığını yıkarak Slavlaştırma çalışmalarına devam etmişlerdir. 1555’te Ortodoks Piskoposu Guriy’in teklifiyle çıkarılan kânûnla, Hristiyan dinini kabûl eden Tatarlar (kıreşin’ler) vergi ve askerlikten muaf tutulacağı söylenmeye başlamıştı.

Hatta birkaç Ortodoks’un bulunduğu köylerde geriye kalan Müslüman tebâ dışlanmaya başlanmış, büyük çiftlik sahibi Müslüman Mirza’lardan Ortodoks olmuş gibi görünenlere çiftliklerinde kalma ve topraklarını işleme fırsatı verilmiş, diğerlerinin topraklarına el konulmuştu.

1598’den 1605’e kadar saltanatta kalan Çar Boris Gudunov Türk asıllı olmasına rağmen Müslüman Türklere baskı azalmamış, artarak devam etmiştir. Dininden dönmeyince topraklarına el konulan Müslüman-Türk tebâ tüccarlığa başlamış, fakat bu seferde Kazan’daki ticarethâneler kapatılmıştı. Bununla da yetinmeyen Ruslar, 1742 tarihinde bölgedeki 536 camiden 418’ini yıktılar.

Fakat bütün bunlara rağmen, kendilerine Tatar denen Kazan Türkleri kimliklerini yitirmeden asırlar boyu ayakta kalmayı başardılar. Zâten Rusların temelini Türkler oluşturmuşlardı. Biz bunu, Moskova ile Kazan arasında bulunan ve Moskova’ya yaklaşık 250 km. mesafede bulunan ilk Kremlin’in kurulduğu Suzdal’da bir kış günü, oranın tek kitapevinin sahibi ve çağırdığı bâzı Rus tarihçilerle uzun uzun tartıştık. Önce kabûl etmeseler de, sonunda o meşhur sözü bizzat ağızlarından duydum. “Hangi Rus’u kazısan altından Tatar çıkar.”

Başkenti, Osmanlı’nın “Mankirman” dediği Kiev olan Ukrayna’da bu durum farklı değil tabii ki. Ukrayna’nın neresini kazsan altından Türk çıkar. Ukran’ların temelinde de Türkler var. Başkent Kiev’de bile hâlen “Tureski Garadog” Türklerin şehri denilen büyük bir mahalle mevcudiyetini koruyor. Kırım Türkleri dışında, Donetsk bölgesinde Türkçe konuşan, soyadları Türkçe olan ve Urum Türkleri adı verilen azımsanmayacak sayıda Türk yaşadığı gibi, Ukrayna’nın yerel 13 halkından biri olan Gagauz’lar (Gök Oğuzlar) Moldova’dan başka Odessa ve köylerinde de kalabalık bir şekilde yaşamlarını sürdürüyor.

Ve Türkçe isimlerini muhafaza ederek günümüze kadar gelen Ukrayna’nın en önemli aileleri tarihçi Laszlo Rasonyi’nin yazdığı kadarıyla buraya aktarıyoruz. Baydinerko, Amekeyev, Peteyko, Kulbaş(ev), Alipka Aydogan(ev), Çemeyko Çübek(ov), Altigey(ko) Totiş(ev), Baydulka İskey(ev), Toktamiş(ko) Tatay(ev), Menkey Saltık(ov), Sandubay Sanduk(ov) vs. gibi.

Zâten yüzyıllar boyu Türklerin hüküm sürdüğü bu topraklarda atılmış temellerin üzerinde başkaları oturacak değiller ya. Beklentimiz; an itibariyle yaşadıkları Rus saldırılarını başarıyla püskürterek nefes aldıklarında, Macar soydaşlarımız gibi Türk Devletler Teşkilatına en azından gözlemci üye olarak katılmaları olacaktır.

Bizlere düşen, kimliklerini yitiren stratejik ortağımız bu dost ülkenin mazlûm ve mağdur insanıyla biraz daha ilgilenerek yaralarını sarmak olacaktır. Türk’ün en büyük hasletlerinden biri düşenin yanında olmaktır.

Afganistan’dan ders almayan, üstelik komünist doğu bloku ülkeleri Estonya, Letonya, Litvanya’nın NATO ve AB üyeliğine ses çıkarmayan, Polonya, Slovekya, Çek Cumhuriyeti, Romanya, Bulgaristan’ın NATO ve AB üyeliklerine göz yuman Rusya, Ukrayna’nın AB ve NATO üyeliği girişimlerini bahane ederek girdiği Ukrayna batağında boğulacaktır.. Tıpkı Amerika’nın terörü bahane ederek girdiği Afganistan’da boğulduğu gibi.

 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar