21.01.2022

Ab (İng. Latin.) yönelim bildirir ön ek. Bir şeyden öteye demek. Kısaltılmışı ‘a’. Türkçe’de de ‘a-e’ yönelim bildirir, çoğu zaman kelimenin sonundadır, aynı anlamı verir.  

Abash (İng.) bozmak. A-bash. Bash: vurmak, şiddetle vurmak. Türkçe ‘bozmak’ eski Türkçe ‘buz’: ‘vurmak’tan geliyor.  

Abbey, abbess, abbot (İng.) sırasıyla manastır, rahibe ve rahip. Köken Semitik, Yunan, Latin ‘abba, abbas’ sözcüklerine dayandırılıyor. ‘Baba’ demek. Türkçesiyle uyum kuşku götürmez. Fakat ayrıca ‘abla’ ve ‘abi-ağabey’ ile ilişkisi araştırılabilir. 

aber (Alm.) ‘aba’  okunur, ‘ama, fakat’ anlamı veriyor. Avrasya Türkçesinde abai, abay (Radloff)   

Aberrate (İng.), aberro (Latin.),  apoklino (Yun.) sapmak. ‘Öbür, öbürü’ye benziyor.  İngilizce tam karşılığı: “1- to wander, lose one’s way, 2- to deviate from, 3- to free oneself from something.” ‘Ab’ ön eki uzaklaştıran anlamlı, ‘erro’ da benzer anlamlı, ‘to wander, stray, rove…’ anlamında. ‘Ab’ burada pekiştirici gibi. Ya da yön belirteci diyelim. İngilizce aberrant aynı anlamda, Latince aberratio benzer anlamda. M. Ergin’e göre ber: 1- vermek, 2- gitmektir. Bergerü ise güneye doğru gitmektir. Burada ‘Ber’ güney, ‘Gerü’ ise yön doğrultusunda gitmek oluyor. Anlamların ne kadar kaydığına ama hep bir yerde dolaştığına dikkat! Aynı garipliği öteki>other benzeşmesinde de görüyoruz. Ü. Mutlu: utru (T), öbürü (T), other (İng.), altro (İt.) bağlantısı… Türkçede avıt- 'sapmak' (Kazak), övrül- 'sapmak' (Türkmen), ap- 'sapmak' (Tatar) (A. Atabek). Aberan (tıp terimi): yanlış yerleşimli organ, doku (öbürü).  

Abhor (İng.) nefret etmek, iğrenmek, hor görmek. Kökü ‘horror’: ‘korku’ya bağlanıyor OED dış kaynağında.  

Abide (İng.) (abayd gibi okunur) kalmak, dayanmak, direnmek… PIE kök ‘bheidh’ olarak gösteriliyor ve güven, ikna, inanç olarak açıklanıyor. Bizce bu Türkçe ‘bağlılık, bağıt’tır. Türkçe ‘abide’ye (anıt) Arapça köklü deniyor. Abidat: akılda kalan şeymiş.  

Able (İng.), abilis (Latin.) yap-abilmek son eki. Aequabilis, durabilis, amabilis… (Eşitlenebilir, durabilir, sevilebilir…) Readable: okunabilir. Türkçede bire bir aynı. Latince ‘bilis’, “abilis”: bilmek, yapabilmek son eki. ‘Bil’ fiilinin iktidar gösteren tasvir fiili halindeki kullanılışı ilk defa Kutadgu Bilig’de tespit edilmiştir. Buna ‘iktidar eki’ ya da “yeterlik fiili’ denmektedir. (Funda Kara, Hacıeminoğlu, Korkmaz, M. Ergin…) 

Abode (İng.) OED burada da kökü ‘bheidh’ olarak gösteriyor (güven, inanç, ikna). Türkçe ‘bağ-bağlama’ olarak kabul edersek aslında ‘ev, mesken’ anlamı bir yere oturuyor. Yoksa kök açıkta kalıyor. Almanca ‘bau’ da zaten yapı, binadır. Kisamov’a göre ise Türkçe ‘oba’ ile ilgili. 

Above (İng.) üstünde. ‘Up’ (İng.) da benzer anlamdadır. Bu sözcüğün eski biçimleri aboven, aboun, abufan, onbufan, oban, oben… PIE kök: ‘upo’. Eski Türkçede apa: rütbe, unvan, saygıdeğer kişi (Yazıtlar); ‘ab, ap’ üstünlük, üstte olmayı belirtir. Upsala: (İsveç şehri) kutsal, yüce anlamındadır. (K. Mirşan, Ö.B. Etli) 

Abrasion (İng.) eprime. (Abreyjın gibi okunur) Yabancı kaynakta Ab-raze gibi yine parçalı yapıda bir açıklaması var ki, elbette böyle görünce ‘eprime’ ile benzerliği rastlantı kabul ediliyor. Belki doğrudur. Ancak şu da var ki, Avrupa dilbilimi ve sosyal biliminin içine işlemiş bu “yapısalcılık” hastalığıyla kavramların tarihi ve maddi-kültürel derinliğine ulaşabilmek mümkün değil. Ön ekleri çıkarılarak farklı kökleri gösterilen bunca Batılı sözcüğün ön eksiz Türkçe sözcüklerle anlam ve ses yönünden nasıl bu derece örtüştüğünü… Bu yapı çözümcülüğü aşmadan açıklayamazsınız.  

Absorb (İng.)  emmek, sıvıyı içine almak. Absorbeo, sorbeo (Latin.) yutkunmak, yutmak, sömürmek, absorbe etmek. Açılımı ‘Ab-sorbeo’. Sorbeo parçası, ‘soğurmak’, emmek anlamına geliyor. Absorb, suck (soğurmak) İngilizce sözcüklerinin Sanskritçesi zosita, zosaka, zosin. Eski Türkçede emmek anlamlı ‘sor’ kökü ile bağlantılı. Sor: emmek, sıvı emmek (DLT). Sucer (F): emmek, sümmek (B. Keresteciyan). (Bu anlamı suck>sağmak yönünden incelenmeli.) Sordı: meme emdi, süt emdi, kan emdi; sorgu: hacamat aygıtı (DLT) 

Abundance (İng.) bolluk. Sanskritçe bahulya, bahulata, bahulatva. 

Abysm (İng.) uçurum, sonsuz derinlik. Türkçe abamu: sonsuz, ebedi. (Kisamov)

Access (İng.) (akses gibi okunur) giriş, erişme, ulaşma. Kisamov kökünü Türkçe ‘açış’a bağlamış. Yabancı kaynaklarda PIE kök ‘ked’ olarak gösteriliyor. Anlamı: ‘to go, yield’. ‘Ked’ > git-mek. Öte yandan Sanskritçe ‘accha’ sözcüğünün karşılığı: not shaded, not dark, clear, transparent… Tek kelimeyle ‘açık’. 

Accordance (İng.) uyum. According: göre. Dış kaynak ‘cord’: yürek ile bağlantı kuruyor. Türkçe karşılığı ‘göre’ biraz benzemiyor mu? Ayrıca eski Türkçede yürek yerine kullanılan ‘cörök’ sözcüğü de ‘cord-cardia’ ile benzeşmiyor mu?

Accuse (İng.) suçlama. (Akuz-akyuz gibi okunur). Açılımı ‘ad-cause’ gibi yapılıyor. Cause: neden. Böyle bir açılımla herhangi bir örtüşme yok. Cause>köze bağlantısını saymazsak. Fakat harfler uymasa da sözcüğün sesi, melodisi benzediğind

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar